Daha çocukluğumuzun ilk yıllarında söylediğimiz tekerlemelerle öğrendik Türkiye’nin başkentinin Ankara olduğunu. Meclisler gözümüze soktu, ekranlarda hep griydi, hep soluktu. Uzaktan bakınca Ankara sadece bir başkent ya da sıradan bir kent gibi görünse de Ankara’yı en iyi Ankara’da yaşayanlar bildi, bu şehirden gittiklerinde bile hatıralarında hep güzel yer etti…
Biz de Ankara’yı Ankara yapan güzellikleri, acayiplikleri, kendini özgü taraflarını sıralayalım dedik. Vizontele filmindeki “Eğer bir yeri seversen; o yer dünyanın en güzel yeridir.” diyerek başlıyoruz Ankara listemize. İşte Ankara’yı sevmek için sebepler:
Not: Meclis ve Melih Gökçek’ten özellikle bahsedilmemiştir.
La’nın en kalın tonu
“Behzat Ç.” dizisiyle ve Ankaralı popülasyonun diğer şehirlerde artmasıyla artık bunu hepimiz biliyoruz. Ankaralılar kibardır ve “Lan” demez, diyemez onun yerine “La” der. Ama bu “La” Bildiğiniz gibi değil. “La”nın kalın tonuna Dilberay’ı ve Kahtalı Mıçı’yı eklerseniz anca çıkacaktır. Ankaralıların cümlelerinde özne, yüklem, bağlaç yerini almıştır bu terim. Bir cümle La’sız başlayamaz, bağlanamaz ve bitemez. La, Ankaralılar için cümlenin tuzu biberidir.
Her yaşa, herkese Bebe!
Ankaralının bir diğer olmazsa olmazı Bebe’dir. Bu kavram genellikle La’sız kullanılmaz, kullandığı alanlarda muhakkak olur. Mesela 40 yaşında iki adamın üçüncüyü beklerken “Dur la, bebeyi bekliyoruz” dediğine bir şekilde tanık olursunuz bu şehirde. Kavgalar “La bebe!” ile başlar, sevmeler “La bu bebe çok tatlı!” ile pekiştirilir. Bebe, Ankara insanının takım elbisesini, ceketini çıkarıp birbirine sarılmasıdır.
Ulus, Cebeci, Çankaya, Gardaş deriz Kankaya
Hoş kankaya da kanka demişliği yoktur Ankaralının. Kanka onlar için olsa olsa Ganka olur. Gardaş, Ankara hitabetinin güçlü silahlarından birisidir. Her ne kadar o malum şarkıyla popülerlik kazansa da bu kelime Ankara’nın en ücra köşelerinin sıcak ekmek kıvamında söylediği bir sevgi ifadesidir.
Baba beni Gençlik Parkı’na götür!
Şimdiki Ankara gençlerinin nostaljik bir gülümseyle andığı, çocuklarının da sadece otobüsle geçerken uzaktan gördüğü, içinde lunaparkı, garip havuzları, piknik alanımsıları ve gazinolarının olduğu tesis. Kimse görmemiştir ama buraya eskiden Sibel Can’dı, Emel Sayın’dı tüm ünlüler gelirmiş gibi bir efsaneyle de kendini ayakta tutar. (Ki araştırdık gerçekten gelmişler…) Şimdilerde ise akşamları içinden geçilmeye korkulan bir yer olmuştur. Seçimler yaklaşınca burada birkaç etkinlik yapılsa da eski cazibesini yitirmiştir.
Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ)
Yakın zamana kadar Ankara’nın soluk aldığı, yiyip içip gezdiği, çimlerinde yayıldığı bir yeşil alandı. Birçok Ankara gencinin ve orta yaşlısının anılarında dondurmasıyla yer aldı, büyüdükçe hatıralarda kokoreçe de yer açıldı. Ankara’ya gelen misafir muhakkak bu çiftliğe götürülür bir güzel gezdirilip oraya özgü her lezzet tattırılırdı. Şimdilerde ise bir şarküteri markasından ibarettir. Ortasından geçen yol Ankara’nın yeşilini üzmektedir. Bu topraklar üzerinde bir Ankapark projesinin yapılacağı da söylentiler arasındadır; her yeşil alanının olduğu gibi bunun da akıbeti muammadır. Her ne olursa olsun birçok Ankaralının anısında tebessümle anıldığı için bir teşekkürü ve sahiplenmeyi hak ediyor.
Niçin yapıldığı hâlâ bir sır: Atakule
1989 yılında Turgut Özal’ın yaptırdığı, acayip bir üsluba sahip post-modern sanat eserleri kategorisine de girebilecek bir abide desek yeridir Atakule için. Fakat amacını hâlâ çözmüş değiliz. Orayı görmek ve çıkmaktan ibaret olan çıkınca da hayal kırıklığı yaşama ihtimalinizin olduğu bir mekân. Yıllardır bir türlü çıkış yapamamış, içine açılan sinema vs. gibi yerlerin de ömrünün uzun olmadığı bu yapı dimdik Ankaralıları beklemekte, ancak Ankaralılar sadece kumpir yemeye gitmektedir.
Beklemenin markası: Dost Kitabevi
Ankaralının amacının dışında kullandığı bir mekândır Dost Kitabevi. Özellikle öğrenci tayfasının bu kitabevinin önünde onlarca anısı vardır. Elbette ki bekleyen kişi sayısıyla kitap satış oranı paralel değildir.
İnteraktif sanat galerisi: Zafer Çarşısı
İçinde oyuncakçıları, ressamları ve kitapçıları bir arada bulabileceğiniz bu çarşı Ankara’nın kült mekânlarından biridir. 20-30 dakikada portrenizi yapabileninden, karikatürünüzü çizenine her tür ressamın, çizerin bulunduğu bu çarşı da bir Özal dönemi eseridir. Hiçbir yerde kolay kolay bulamayacağınız oyuncakların ve kitapların adresi olan çarşı, sürekli Kemal Sunal filmleri gösteren çaycısıyla da tanınır. Şimdi ise PlayStation oynatan mekânlarla hatırlanmaktadır.
Sahaflıktan sınav merkezine Olgunlar Sokak
Kitap deyince Ankara’da akla gelen mekânlarından biri de burasıdır. Upuzun bir sokak olması ve sağlı sollu kitapçılarla dolu olmasıyla meşhurdur. Plak, dergi ve enva-i çeşit kitabı makul fiyatlara alabileceğiniz bir yerdir. Şimdilerde ise sınavlara hazırlananların uğrak noktası olmuştur. Kitaplar hâlâ dursa da kitapların içeriği değişmiş, sahaf niteliği taşıyan az sayıda dükkân kalmıştır. Buna rağmen en az değişime uğrayan yerlerden biridir. Tekrar eski güzel kitapların satılmasını umut etmekten başka çare kalmamıştır Ankara okuruna.
Şiirlere konu, marjinalin yolu: Karanfil Sokak
Yine öğrenci tayfasının yurt edindiği, sokak müzisyenlerinin rastalıların cirit attığı bir mekân. Halen de bu kültürü üç aşağı beş yukarı devam ettirir. Dost Kitabevi de bu sokaktadır. Aşağısında dönerciler vs. konumlanmıştır. Bir anda enfes bir santur sesi duyup, iki adım sonra saksafon sesine rastlayabilirsiniz. Yeni aldığımız bir habere göre oradaki “Şiir sever misiniz?” diye kitabını satmaya çalışan gözlüklü abimiz artık Kadıköy’de dolaşmaktadır.
Akşam gel Sakarya’da içelim!
Ankara’nın talihsizliklerindendir her işlek caddesinin İstiklal’e benzetilmesi. Bu cadde bu benzetilmeye en çok maruz kalandır. Genellikle rakı içmek için gidilen, balıkçılarıyla ünlü güzelim cadde şimdilerde asayişin sürekli kontrolüne maruz kalması ile dikkat çekiyor.
Kaptım arabayı çıktım 7. Cadde’ye
Neredeyse hiç değişmeyen, tarzını hâlâ koruyan bir caddedir. Bunun sebebi; tiki dedikleri kesimin ve çok genç bir kitlenin akın etmesidir. Ankaralı belirli bir yaştan sonra oraya gitmez ve gittiğini de çoğunlukla reddeder. Bu sokağa verilen bu rahatlık tiki denilen kitlenin serbest bölgesi olmasına vesile olmuştur. Yeni ehliyet almış, babasının arabasıyla sokağa çıkan gençlerin de uğrak noktasıdır.
Bir Ankara çeşnisi: SSK İşhanı
Bugün ünlü olmuş pek çok ismi ve grubu meşhur eden, onlara ilk sahne deneyimlerini yaşatan ve şu anda kapalı olan bu hanı Emrah Serbes’ten dinlemek en doğrusu olacaktır…
SSK işhanı, kentin küçük bir kopyası gibi, her şeyin iç içe geçtiği kaotik bir harmandı. İçinde cami, otopark, umumi tuvalet, sakatatçı, baharatçı, ciğerci, manav, rock bar, türkü bar, pavyon, nüfus müdürlüğü ve çeşitli bakanlıkların saymanlıklarının yan yana durduğu, kapısında porselenciyle dönercinin komşu olduğu bir yer tasavvur edin.
Romantizmin ve nostaljinin beşiği: Kuğulu Park
Bir dönem aşıkların buluşma noktası. Çocukların yürümeyi ezber ettiği yer. Ankaralının yol üstü uğrağı. Halen Ankara diyince ilk akla gelen yerlerden biri. Hafif uzaktan baktığınızda bataklıktaki bir gül gibi parlayan, Ankara’nın rengi, soluğu can damarı… Özetle, romantizmin ve nostaljinin beşiği. Simitçileriyle, çaycılarıyla meşhur olduğu kadar kenarda bir yerde müzik yapan gençleriyle, sürpriz gösterileriyle de meşhurdur.
ODTÜ’de Devrim var!
Ankara’nın güzide üniversitesi. Şu aralar ve her aralar iktidarla hep sıkıntılar yaşamış akıl küpü öğrencilere sahip. Ankaralının gitmese de görmese de “Bizim üniversite” diyebileceği bir yaşam alanı. Yine kendisiyle özdeşleşmiş kocaman devrim yazısının olduğu bir stadı var. Burası birçok efsanenin, siyasi tarihimizin anılarının odak noktası olmakla birlikte hâlâ gençlerin içindeki kıvılcımı körükleyen, kenetlenmelerini sağlayan bir yer. Hiçbir şey yapılmasa bile gençler Devrim’e sohbete, demlenmeye gider. Başka hangi kentte bir stat böyle kullanılır bilemeyiz ama buna Ankara farkı deriz.
Karşıt Görüşlü Öğrenciler Cemiyeti: DTCF
Ankara’nın ortasında bağlı bulunduğu üniversiteden bile özerk olan bu fakültenin “orta bahçe” diye bilinen yerinde çıkan çatışmalar haberlerin “Karşıt görüşlü öğrenciler…” başlıklı bölümlerinde epey yer almıştır. Orta bahçede çatışma yoksa muhakkak kesişme vardır ve bu kesişmeler çatışmaya gebedir. Okulun tatil olup olmadığını uzaktan göz ucuyla bakınca anlayacağınız tek fakülte burasıdır. Haa bir de eğer uzun soluklu tatilleri seviyorsanız mutlaka burada okumalısınız.
Tunalı Hilmi Caddesi ya da sadece Tunalı
Eğer burayı kışın gördüyseniz kesinlikle yine kışın görmek isteyeceksiniz. Her şeyden önemlisi bir caddeyi kışın daha güzel yapan şeyin ne olduğunu merak eder durursunuz. Kar buraya ayrı yakışır. Cadde, Kuğulu’ya çıkar ve soğumuş ellerinizle simidinizi kuğu kardeşlerle paylaşırsınız.
Kuru ney la? Beypazarı kurusu
Ankara’nın kendine has lezzetlerinden biri olan bu yiyecek Ankara’yı ikiye böler. Öyle ki bu yiyeceği yüksekten Ankara’nın ortasına atsan bırakın ikiye bölmeyi, darmaduman eder. Diğer yandan da bir kısım Ankaralılar başka şehre gittiklerinde özleyebilecek kadar çok severken diğer bir kısım ise hiç sevmemektedir. Ankara’nın muğlak noktasıdır Beypazarı kurusu.
Ankara’da tiyatro dendiğinde: Ankara Sanat Tiyatrosu
Nam-ı diğer AST. Birçok ustanın yetiştiği, yeni ustalar yetiştirdiği Ankara’nın tek köklü özel tiyatrosudur. Zamanında bazı oyunları devlet tiyatrosu oyunlarının önüne geçmiştir. Tiyatroya azalan ilgiye rağmen hâlâ kitlesini koruduğunu söyleyebiliriz. Herkesin ilk oyununu izlediği, tiyatrosever gençlerin seçmelerine girmeyi düşünüp vazgeçtiği, sayesinde genç yaşta sanata merhaba denilen Ankara’nın ve Ankaralıların tiyatrosu. Binalarına bir zeval gelmesin, perdeleri hiç kapanmasın.
Al Kara Burası Ankara: Gençlerbirliği
Ankara diyip de okur-yazar oranı en yüksek ve efendiliği ile nam salmış taraftar topluluğuna sahip bu güzide kulübü anmamak olmaz. Taraftarları her ne kadar okul bittikten sonra Ankara’dan uzaklaşsa da kırmızı-kara renkler sayesinde Ankara’ya bağlılıklarını devam ettirir. Sürekli değişen teknik kadrosu ve hiç değişmeyen başkanıyla Ankara’nın simgesidir Gençlerbirliği.
Bıraktık işi gücü, saldır Ankaragücü!
Her ne kadar son dönemde düşürüldüğü durum Ankaragücümüze gitse de bir başka Ankara efsanesi takım da Ankaragücü’dür. Gençlerbirliği’nin aksine taraftarları hırçınlığı ile bilinir. Ne kadar hırçın olsalar bile bambaşka bir samimiyete sahiptir bu takımın taraftarı ne yüksekte gözü vardır, ne de sahada; tribün onların evidir.
Bonus: Turgut Uyar’ın Ankara’sı
Ankara üzerine çok şiir, Ankaralı çok da şair var. Biz İkinci Yeni’nin Ankaralısını, anılarımızın bir köşesinde mutlaka yeri olan Turgut Uyar’ı ve onun Ankara’sını aldık.
Bilirim Bir Kışa Hazırlanmayı
…
Semercilerin. Bakırcıların. Nalbantların. Arzuhalcilerin.
Kantarcıların ve demircilerin ve çilingirlerin.
Parmakçıların dinsizlik korkusu. Takunyecilerin.
Bir odada kalanların ölüm korkusu.
Bileycilerin, bezzazların ve ölü yıkayıcıların.
Ve pazarcıların. Gökyüzü korkusu.
Bütün garipliğiyle esnaf çarşılarının
ve uygunluğuyla ve yenilmişliğiyle
bir sancı gibi dolanır içimizi.
Yarı aç yarı tok dolaştığımız bir Ankara’da
Bir haşhaş gibi sanki. Bir acı su.
Bir yağmur cömertliğiyle Anadolu’dan
dolaşır içimizi
Onların akşamları.
…