Taksim Dayanışma açıklama yapacakmış, parktan çıkılacakmış, hayır parkta kalınacakmış, bu cumartesi eylem olacakmış, bundan sonra cumartesileri eylem olmasınmış, hükümetle görüşecekmiş, bu işin sonu nereye varacakmış, yeter ne olacaksa olsunmuş!
Böyle geçti günler, bir türlü aydınlanmadı bazı sabahlar, kahrolmadı bazı şeyler. Kimi zaman da hiç bitmesin istendi o unutulmaz geceler. Taksim Dayanışma, kimselerin aklına gelemeyecek boyutlara evrilen böylesine benzersiz bir direnişin her noktasından sorumlu tutuldu. Onlardan açıklama bekleyenle, açıklama geldiğinde “susun artık” diyen çoğu zaman aynı adam oldu.
Taksim Taksim olalı böyle dayanışma görmedi
Marjinal olarak nitelendirildiler, kimisi biraz daha “insaflı” davranıp marjinal grupları kışkırtanlar olarak da tanımladı onları.
Hazır beton ve alçıpanla gelişen Türkiye…
“Onlar kim? Yoksa direnişimiz üzerinden pirim mi yapılıyor” denildi. Aslında herkes biliyordu ki pirim falan değildi düşlenen kazanç; çünkü bir buket çiçeğe hasret kalmaktı artık hayat.
Aslında herkes konuşuyor
“Direniş” kelimesini çok solcu bulanlar, bana sordular mı adıma konuşurken diyenler, hiç konuşmasınlar diyenler dahi oldu. Muhatap alınan alternatif sözcüler ekranlara çıktığında, iyi ki “Dayanışma” varmış da denildi.
En uzun başlangıç, tam bir sene oldu
“Vatan haini, çok solcu, az solcu, ortanın solunun yanı, süreci yönetemediler, yönettiler ama devamını getiremediler, getirdiler ama daha ileriye götüremediler” şeklindeki tespitler öylesine tekrarlandı ki, kimi zaman tartışmalar asıl isteklerin dahi önüne geçebildi.
Henüz eylemler yayılmamışken 50.000 imza toplanmıştı
Aslında Taksim Dayanışması ve Taksim Gezi Parkı Derneği henüz Gezi direnişi kitleselleşmeden çok önce Taksim projesine karşı mücadelesini başlatmıştı. Yukarıdaki çağrının ilk yayınlanma tarihi 13 mart 2012, yani çadırların yakılmasından 1 yıl 3 ay önce.
İstanbul we have a problem!
Demek oluyor ki Gezi Parkı eylemleri bir gece ansızın bir grup sivil toplum örgütü gönüllüsünün fezadan yaptığı “haydi meydanlara” çağrısıyla başlamamıştı.
Ah Emek
Taksim Dayanışması, Gezi Park’yla öne çıksa da, Gezi’nin ateşini yakan olaylardan olan Emek Sineması eylemlerinde de sokaktaydı.
Anılar, hayaller yıkıldı
Dayanışma üyeleri Emek Sineması’nın yıkımının durdurulması için zaten yıllardır bir hukuk mücadelesinin içindeydiler.
Emek Sineması, İstanbul’un en duygusal mirasıydı
Başlarda bir avuç insanla başlayan Emek Sineması eylemleri 31 Mart ve özellikle 7 Nisan 2013 tarihinde 5000 kişiye ulaşmıştı.
Yeminlen yapmayacağız!
Polisin 7 Nisan 2013 günü sergilediği “orantısız güç” çok tepki çekmişti. Emek Sineması yıkımından sorumlu şirket, bu tepkiler sonucunda medyaya yaptığı açıklamada, bölgede bir AVM yapmayacaklarını açıklamıştı. Bugün o bölgede dev bir AVM bulunuyor.
Elde var Gezi Parkı
Bugün orada kocaman bir AVM yapıldı ama, Gezi Parkı halkın ve Dayanışma’nın öncelikli talebinde olduğu gibi park olarak kaldı.
Gelecek görülebilse
O gün açılan kapıdan Gezi Parkı’ndaki ağaçların gölgesine ulaşılacağını, ne 7 Nisan tarihli Emek Sineması eyleminde konuşan dünyaca ünlü yönetmen Costa Gavras, ne Taksim Dayanışması, ne de bir özgürlük mücadelesine dönüşen tarihi eylemin asıl mimarı olan “Geziciler” biliyordu.
Biri örgüt mü dedi !?
Taksim Dayanışma’sının her açıklaması çok konuşuldu, talepler kimi zaman eksik bulundu, kendi taleplerini listeleyenler de oldu. Ancak Gezi Parkı eylemleri iyisiyle kötüsüyle “bir şekilde” bu dayanışma sayesinde örgütlü oldu.
Peki bir sene önce hükümetle yapılan ilk görüşmenin talepleri nelerdi?
Somut kazanımlar ne derece tatmin edici oldu tartışıladursun, Gezi Parkı bugün dünyanın her yanında, özgürlüğün sembol alanlarından biri olarak yerini aldı. Dileyen aksini sonsuza kadar bağırmaya devam edebilir, ancak artık “Gezi” özgürlüğün sesi, parktaki ağaçlar da nefesidir.
Sana da merhaba teyzecim
Artık yeter dedirten amansız acılarıyla, hiç bir zaman bitmeyecek umutlarıyla, bileşeni, ayrışanıyla, ülkemizin en önemli sivil toplum kuruluşlarını bir çatı altında toplayan Taksim Dayanışma, yediden yetmişe yayılan Gezi’nin en önemli figürlerinden oldu.
Gezi sonrası süreçte geleceğe dair beslenen umutlar ve tartışmalar sürüyor, her zaman da sürecek gibi görünüyor. Çünkü ülkemizde yaşayan herkes, birbirine kinle bakmayan insanların, doğaya düşman olmayan bir yapılaşmanın, kişisel özgürlük ve hakların, ranta dayalı olmayan bir kalkınmanın, yani insanca yaşamanın hayalini kuruyor. Öyle değil mi?
İyi ki varlar dediğimiz tam 128 bileşen
Aralarında İstanbul Tabip Odası, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB),Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği, DİSK, KESK, Eğitim Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi, Boğaziçi Dernekleri Platformu, Filmmor Kadın Kooperatifi, Lambda İstanbul, Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği, Greenpeace gibi tam 128 meslek odası, dernek, sendika ve birliğin bulunduğu Taksim Dayanışması, İstanbul ve Taksim’in doğaya ve insana saygılı şekilde gelişmesi, korunması ve güzelleşmesi için mücadele ediyor.