Aşkın, duygusal ilişkilerin, bu ilişkiler özelinde yaşanan inişli çıkışlı hikâyelerin ürünüdür romantik kitaplar. Duygu ortak –aşk– olsa da karakterlerin başına gelenler, öyküleri birbirinden farklılık gösterir. Hangisinden etkilenip etkilenmeyeceğimiz ise eserin bize ne kadar dokunduğuyla ilgili olsa gerek. İşte okuyucular tarafından en çok sevilen ve çok satanlar listelerinde üst sıralarda olan romantik kitaplar!
1. Paris’ten Çiçeklerle – Sarah Jio
Ünlü Glamour dergisinin başyazarlarından biri olarak tanınan Sarah Jio’nun popüler ve son kitabıdır. Paris’te iki farklı dönemde yaşayan iki ayrı kadının ilham verecek hikayelerini ele alıyor. Caroline 2009 yılında Paris’in sokaklarında gezinirken, Celine 1943 yılında aynı şehirde ailesiyle beraber yaşayan bir karakter. 1940’ların Paris’inde yaşayan Celine ve döneminde Nazi işgallerine tanık oluyoruz. Caroline ve döneminde gördüklerimiz ise daha çok karakterin içsel durumları. ‘’Bu kitap, benim Paris’e aşk mektubum’’ diyen yazar, eserini yazmak için uzun süre Paris’te konaklar. Biri toplumsal, diğeri daha bireysel sorunlar içinde mücadele eden iki güçlü kadının öyküsü, geçmişle günümüz arasında bir bağ kurma açısından da oldukça başarılı. Kitabın tanıtım bülteninden bir parça: ‘’1940’ların işgal altındaki Paris’inde Paris’in tüm çiçeklerini beklerken Paris’in tüm acılarını kendinde bulan bir kadın… 2000’lerde Işığın Şehri Paris’in nostaljik havasında ve aydınlığında kendi acılarıyla ve geçmişiyle yüzleşebilmek için başka bir kadının geçmişinin peşinde iz süren başka bir kadın…’’
2. Ödünç Aşk – Fatih Murat Arsal
Aşkın kederli yüzünü, ruhsal süreçleriyle beraber görebileceğiniz, birbirinden farklı karakterlerin öykülerini anlatan bir eser. Üç ayrı karakter olsa da üçü de birbiri etrafında dönen hikâyenin sahipleri: ‘’Gençlik ateşinde kalbini yakan bir kadın… Ateşin korundan korkan silik bir âşık… Korun içine yüreğini koyan kiralık bir koca… Genç kız için bir yabancıya güvenmek zorunluydu. Başkasını koşulsuz severken, karmakarışık olmuş hayatını bu sahte sevgiliye emanet etti. Tek istediği şey çevresine, ailesine ve en önemlisi onu terk eden adama karşı dik durabilmekti. Yakışıklı kurtarıcısına âşık olması imkânsızdı. Onun çocuğunu doğurması ise hayal dışıydı. Kader, beklenmeyen oyununu yıllara yaydığında, imkânsızın sadece bir kelime olduğunu şaşkınlıkla anladı. Şimdi ise ödünç aşkını bu isteksiz kocadan geri istiyordu. Hem de daha büyük fedakârlıkları göze alarak!’’
3. Yabancı – Diana Gabaldon
Diana Gabaldon’ın Yabancı serisinin ilk kitabı Yabancı. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, 1945 yılında II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle evine döner ve savaşta asker olan kocasıyla uzun zamandır ayrı geçirdikleri zamanları telafi etmek için ikinci bir balayına çıkarlar. Seyahateri sırasında keşfetmeye gittikleri Salisbury Düzlüğü’nde bulunan taş çemberleri hayranlıkla inceleyen Claire, taşların onu çağırdığını duyar ve çemberde yer alan taşlardan birisine dokunur. Ve bir anda kendisini 1743 yılında savaş ve sınır klanlarına yapılan baskınlar tarafından parçalanmış İskoçya’da bir yabancı olarak bulur. Kocasına ve kendi zamanına dönmenin yolarını ararken genç ve cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser ile tanışır ve Claire, kendisini sadakat ve tutkuyu sorgularken sınırsız bir aşkın kollarında bulur.
4. Bir Ölüm ve Birkaç Skandal – French Oje
Aşkın, ilişkinin daha entrikalı ve hatta polisiye yanlarını görebileceğiniz, okuyucularını heyecana saran bir eser. Kendine has özellikleri olan, otuzlarındaki dört başarılı kadın romanın kahramanları. Hepsinin ortak noktası ise bir şekilde ya aldatıyor ya da aldatılıyor olması. Duygusal gel gitler yaşayan bu dört kadın, beri yandan kendilerine göre türlü yasak aşkların da peşindeler. Tüm bu entrikaların, kaçma kovalamaların ise bir kaza ile bir gün yüzüne çıktığını görüyoruz: ‘’Meşhur kahvecinin önünde sıraya girmiş dört kadın… Hepsi de otuzlarında, çekici, başarılı, havalı, hepsi farklı hayatlar yaşasalar da ortak bir yanları var… Yıllar sonra tekrar buluştukları adamı düşünüyor her biri, ilişkilerinin karmaşık labirentlerinde dolanıyor zihinleri. Esin, Nurhan, Ece, Sevin ve Evin; saplantılar, aşklar, aldatmalar, arkadaşlıklar ve bolca yalanlarla dolu hayatlarına devam ederken, ilişkileri iyice dolanıyor birbirine… ve bir kaza… her şeyi çözüveriyor bir cenazede… Ama işte bilirsiniz, yasak aşklar başlarken cesur, yaşarken korkaktır. Ve bir ölüm, sizce, en fazla kaç skandalı ortaya çıkarır?’’
5. Sputnik Sevgilim – Haruki Murakami
En yetkin ve popüler Japon yazarlarından biri olan Murakami’nin soyut bir dünya yarattığı ve bu dünyanın içerisindeki bir varoluşu anlattığı ilgi çekici bir eseri. Romanda; anlatıcı, Myu ve Sumire arasında geçen diyaloglar yoğun sembolik anlatımlarla karşınıza çıkıyor. Bu üç diyalog sahibinin Sputnik üzerine, onun ne olduğu üzerine olan konuşmalarını görüyoruz. Eserin sonlarına doğru fark ediliyor ki Sputnik aslında bir Rus kozmonot. Takıntılı bir yazarlık serüveni içerisindeki Sumire ise diğer iki arkadaşını bir yolculuğa yönlendiriyor. Sembol ve metaforlarla kurulu eseri aslında ne desek tam anlatmış sayılamayacağız. Tanıtım bülteninden bir alıntı: ‘’Sen benim bir parçamsın… Ben âşık oldum. Şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok. Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de. Japonya’dan bir Yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Haruki Murakami’den düşlerinize sızacak bir roman…’’
6. Aynı Yıldızın Altında – John Green
New York Times Bestseller listesinde birinci sıraya kadar yükselen, yazarın en sevilen kitaplarından biri olan eser toplam 6 ödülün de sahibi. Roman ayrıca filme de uyarlanmış ve beyaz perde versiyonu da oldukça ilgi toplamıştı. Ne peki onun bu kadar sükse yapmasını sağlayan? Aynı Yıldızın Altında, 16 yaşındaki kanser hastası bir gencin duygu yüklü hikâyesini işliyor. Ölümcül ve geri dönüşü olmayan derecelere ulaşan hastalığı, münferit bir tıp mucizesiyle biraz daha uzasa da, bu sadece hazin sonu ertelemek oluyor. Genç kızın ölüm döşeğindeyken hayatına giren yeni biriyle yaşadığı narin ilişki romantik kitap sevdalıları için can alıcı olsa gerek. Tanıtımından bir alıntı: ‘’Aynı Yıldızın Altında konusu ile ilgi çeken bir eser olarak kitabın anlatıcısı Hazel Grace’in bir destek grubunda tanıştığı bedensel engelli Augustus Waters’la yaşadığı aşkı işlemektedir. Yazar kitabın adını Shakespeare’in Julius Caesar adlı eserindeki ‘Kusur (the fault), sevgili Brutus, yıldızlarda (stars) değil ama bizde’ repliğinden esinlenmiştir.’’
7. Aşk ve Gurur – Jane Austen
1813’teki ilk başarısından bu yana, Aşk ve Gurur İngiliz edebiyatındaki en popüler romanlardan biri olmayı sürdürüyor. Jane Austen bu parlak eseri “kendi sevgili çocuğu” ve hayat dolu kahramanı Elizabeth Bennet’i “basılan eserlerde şimdiye kadar ortaya çıkmış en hoş yaratık” olarak nitelendirdi. İnatçı Elizabeth ve gururlu sevgilisi Bay Darcy arasındaki romantik çatışma, modern bir fikir tartışmasının muhteşem bir performasıdır adeta. Jane Austen’in parlak zekasıyla harmanlanan bu romantik eser, karakterleri flört ve entrikadan oluşan hassas bir dörtlü dans ederken parıldar ve krallık dönemi İngiltere’sindeki en muhteşem görgü komedisini okuyucuya sunar.
8. Sınır – Beyza Alkoç
Engeller ve sınırlar bu kitaptaki tutkulu aşk hikâyesinde farklı anlamlar taşıyarak karşımıza çıkıyor. Bir trafik kazası sonucu sakat kalan ve ‘’engeller’’ yaşayan genç bir kız ile bir şirket ortaklığı amacıyla evlenmek zorunda kalan genç bir çocuğun hikâyesi Sınır. Kişisel yaşamlarında aşılması zor görünen ‘’sınırlara’’ sahip olan bu iki genç ve aşkın mümkün kılabildiği bir öykü: “Bu hikâyedeki Mavi Kuş benim, sevgilim. Hareket edebiliyorum, ama hiçbir yere gidemiyorum. Sen de benim kafesimsin. Senden kaçarken sana çarpıp yaralanacağım günü bekliyorum. Çünkü biliyorum ki ancak beni yaraladığın gün özgür olacağım. Şimdi beni özgür bırak. İstersen öldür, ama önce özgür bırak…”
9. Rüya – Geneva Lee
Aşk kitaplarının popüler yazarlarından biri olan Geneva Lee, bu eserinde günlük hayatında çıkmaza düşen bir kadının işleri tekrar rayına sokma çabasını anlatıyor. Bu amaçla giriştiği işlerde karşılaştığı güçlü ve kibirli bir adamla olan ilişkisiyse cazibe ve tutku dolu bir öyküyü de beraberinde getiriyor. Tanıtım bülteninden bir alıntı: ‘’Belle Stuart’ın hayatı harabeye… Nişanlısı tarafından aldatıldı, düğünü iptal edildi ve acilen bir işe ihtiyacı vardı. Gerçekleşmeyen bir düğün planından başka tecrübesi olmayan Oxford mezunu birini kim işe alırdı ki? Belle’nin son şansı, Smith Price’in özel asistanı olmaktı. Londralı avukat olağanüstü başarılı, katlanılmaz derecede kibirli ve inanılmaz derecede yakışıklı. Belle, bu adamın tehlikeli olduğunu ve ondan uzak durması gerektiğini hissediyordu. Peki, onun karanlık cazibesinden kaçabilecek kadar güçlü müydü?’’
10. Defter – Nicholas Sparks
Defter, Kuzey Carolina sahilinin sade güzelliğinin ortasında, II. Dünya Savaşı’ndan yeni dönen kırsal bir Güneyli olan Noah Calhoun’un hikayesiyle başlıyor. Eski bir çiftliği ihtişamına kavuşturmak için çalışan Noah’a, on dört yıl önce tanıştığı ve eşi benzeri olmayan bir şekilde sevdiği o güzel kızın görüntüleri musallat oluyor. Hiçbir şekilde o kızı tekrar bulamayan ama birlikte geçirdikleri yazı unutmak da istemeyen Noah, arada bir aklına gelen anılarla yaşamaktan memnundur. Ta ki o genç ve güzel kız Noah’ı tekrar görmek için kasabaya gelene kadar.
Adeta bir yapbozun içindeki yapbozu andıran parçalar gibi, Noah ve Allison’ın hikayesi de sadece bir başlangıçtır. Yapbozun parçaları birleştikçe hikayeleri mucizevi ir şekilde çok daha yüksek bahislerle farklı bir şey haline dönüşür. Sonuç ise sevginin kendisinin okuyucuyu derinden etkileyen bir portresidir. Defter, sonsuza kadar kalbinizde hissedeceğiniz mucizeler ve duygular hikayesidir.
11. Sonsuza Dek Sen – Jojo Moyes
Goodreads ödüllü eser, aynı zamanda bir serinin de üçüncü kitabı. Tüm seride iki karakterin aşk öykülerinin işlendiğini ve yaratılan bu karakterlerin bir klasik haline gelebilecek kadar kuvvetli romantik kimseler olabileceğini göreceksiniz. ‘’Senden Önce Ben’’ ve ‘’Senden Sonra Ben’’ serisinin devamı olan kitapta Lou karakterinin eski aşkını unutamadığını görüyoruz. Romantik kitap okuyucuları ve yazarın kendi okurları arasında büyük yankı uyandıran eserde Lou Clark ve William Traynor’un uzun soluklu öyküsü işleniyor. Tası tarağı toplayıp kendisine yeni bir hayat kurmaya girişen bir insanın eski aşkını unutamayışı usta yazar Moyes tarafından çok etkileyici biçimde gözler önüne seriliyor: ‘’Lou Clark New York’ta yeni bir hayata başlamaya hazır. Will’in söylediği gibi artık hayatını “cesurca yaşayabileceğine” inanıyor. Ambulans Sam ile aradaki binlerce kilometreye rağmen ilişkilerini canlı tutabileceğini düşünüyor. İşvereninin iyi bir adam olduğuna ve karısının ondan bir sır sakladığına emin. Zenginlerin dünyasında kendini işine adıyor, Beşinci Cadde ve Vintage Giysi Mağazası arasında hayallerini aramaya devam ediyor. Ve tam bu sırada tüm hayatını altüst edecek biriyle tanışıyor. Josh… ona geçmişinden bir erkeği anımsatıyor ve bu Lou’nun canını çok yakıyor. Hayata bir defa geldiğimizi ve onu cesurca yaşamamız gerektiğini, bazen imkânsız bir aşk masalı hatırlatır bize…’’
12. Sana Giden Yol – Nina Lacour
Daldan dala, farklı yaşamların sonunda parçaların birleşmesini bekleyen sır dolu bir öykü. Meşhur bir Hollywood yıldızının ölümüyle beraber evindeki eşyaların açık arttırmada satılması ve başkarakterin ölen ünlünün gizli bir mektubuna tesadüfen rastlaması. Peki ne var o mektupta? Tanıtımından bir alıntıyla cevaplayayım: ‘’Lise mezuniyet hediyesi olarak abisi Emi Price’a kendi dairesini bırakmıştı ancak abisinin tek bir şartı vardı: Bu yeni dairede Emi’nin efsanevi bir şeyler yapmasını istiyordu. Bu sırada Emi set tasarımcılığı için stajına devam ediyor ve rekabet dolu film endüstrisinde kendine bir yol çizmeye çalışıyordu. Fakat hayatının geri kalanı söz konusu olduğunda, ortalama bir ergenden daha fazlası olarak göremiyordu kendini. Bir gün en yakın arkadaşı Charlotte ile beraber, ünlü bir Hollywood yıldızının ölümünden sonra, evindeki eşyaların açık artırmasında kimsenin varlığından haberdar olmadığı bir mektup ellerine geçti. Şimdi Emi’nin mektupta yazanları yerine getirmek ve bu ünlü yıldızın hayatında geride bıraktığı açık uçları birleştirmek için kabuğundan sıyrılması gerekecekti. Sonucunda ise onlarca sene saklı kalmış sırlarla ve gerçekten inanılmaz bir şey keşfetmeyle karşı karşıya kalacaktı.’’
13. Yüreğe Söz Geçmiyor – Julia Quinn
Julia Quinn’in Yüreğe Söz Geçmiyor romanı, İngiliz kraliyet döneminde geçen romantik bir serinin ilk kitabıdır. Kraliyet dönemi Londra’sının balo salonlarında kurallar oldukça boldur. Aristokratların çocukları, ilk günlerden itibaren bir prensin önünde reverans yapmayı öğrenirken diğer dikteler konuşulmasa da herkes tarafından anlaşılır, bilinir ve uygulanır. Mesela uygun bir dük, buyurgan ve mesafeli olmalıdır. Genç, evlenme yaşında bir kadın cana yakın olmalıdır, ama yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek için çok da cana yakın olmamalıdır. Daphne Bridgerton bu ikinci kurala uymakta her zaman başarısız olur. Birbirine sıkı sıkıya bağlı, ailesindeki sekiz kardeşten dördüncüsü olan Daphne, Londra’nın en seçkin erkekleriyle arkadaşlıklar kurar. Çünkü herkes onu, zekası ve nezaketi nedeniyle sever ama hiç kimse onu gerçekten arzulamaz. Fazla açık sözlü oluşu ve romantik oyunlara karşı isteksizliği bu durumun sebeplerindendir.
Samimilik, Hastings Dükü Simon Basset tarafından paylaşılan bir özellik değildir. Kısa süre önce yurtdışından İngiltere’ye döndüğünde hem evlilikten hem de aristokrat toplumdan uzak durmaya niyetlidir, tıpkı duygusuz ve acımasız babasının Simon çocukken ondan uzak durması gibi. Yine de en iyi arkadaşının kız kardeşiyle anlaşması ona başka bir seçenek sunmuş olur. Eğer Daphne, Simon ile sahte bir şekilde flörtleşmeyi kabul ederse, böylece Simon sürekli kızlarını ona takdim eden annelerden uzak durabilecektir. Simon ile geçirdiği bu süre boyunca Daphne de taliplerinin ve itibarının arttığını görecektir. Ve yaptıkları bu plan ilk başta mükemmel bir şekilde işler. Lakin Londra’daki aristokratların ışıltılı, dedikoducu ve acımasız dünyasında kesin olan tek bir kural vardır: Aşk var olduğuna inanılan her kuralı yok sayabilir.
14. Her Mevsimde Kadın Olmak: Yüksek Topuklar Üzerinde Bir Yıl – Camilla Morton
Şaşaalı ve okuyucusuna heyecan aşılayacağını söyleyen iddialı bir kitap. Kültürden giyim kuşama, yaşama şeklinden özel ilişkilere değin size önermelerde bulunan eser moda yazarı ve çoksatan kitapların müellifi Camilla Morton tarafından kaleme alındı: ‘’Hayalleriniz her yıl aynı kalıyorsa ve diğer insanların sizden daha çok eğlendiğine dair bir şüphe, içinizi kemiriyorsa hayat arzunuzu canlandırmanız gerekiyor. Ama korkmayın, Her Mevsimde Kadın Olmak size rehberlik edecek! Aradığınız şey, ister nerede ne giyeceğinizi bilmek olsun isterse de başarılı bir kariyerin ilk adımlarını atmak konusunda tavsiye; bu kitapta kültürün, şıklığın ve küçük sorunlarınızın renkli çözümlerini bulacaksınız. Moda yazarı ve çoksatar kitapların usta kalemi Camilla Morton, yaşama dair ilham verici tavsiyelerini, önerilerini ve tüm bir yıl boyunca göz alıcı, akıllı, eğlenceli ve kendi kendine yetebilen bir kadın olmanın yollarını tek bir kitapta topladı.’’
15. 3391 Kilometre – Beyza Alkoç
Üstte kendisine yer verdiğimiz yazarın bir diğer kitabı da 3391 Kilometre. Mesafeler aşka engel midir değil midir siz ne düşünürsünüz bilmem ama bu kitapta; böyle bir engel varsa da özel bir ilişki ve sohbet onun panzehiri oluyor: ‘’Aylarca sesini duymadığınız, yüzünü görmediğiniz, dokunmadığınız, kokusunu almadığınız, aynı sokaktan geçme ihtimalinizin dahi olmadığı, aynı fotoğrafın içinde bile bulunamayacağınız, sizden kilometrelerce, hatta denizlerce, adalarca ve şehirlerce uzakta olan bir insana âşık olur muydunuz? Kendinize yapar mıydınız bunu? Bu hikâye, uzak bir ilişkinin hikâyesi! Birbirlerini görmeden ve duymadan, aylar boyunca gece gündüz konuşan; birbirlerine bu kadar uzak, ama bir o kadar da yakın olan; aralarına giren onca kilometreye rağmen birbirlerine âşık iki insanın hikâyesi! Burası bizim gezegenimiz, burada her şey anını bekler. Burası, bizim 3391 kilometrelik gezegenimiz…’’
16. Kış Nefesi – Rita Hunter
İlk kez 2017 yılında yayımlanan eser o günlerden bugünlere çok satanlar listesindeki yerini korumaya devam ediyor. Diret kitabın oldukça aydınlatıcı tanıtım bültenini paylaşayım: ‘’Bir dükün gayrimeşru kardeşi ve aristokrat toplumun küçümsediği bir kadının kızı olan Beatrice Cunningham, her şeye rağmen hayata ve bu gösterişli hayatın sağladığı konfora sadakatle bağlıydı. Ancak onu kendi yapan hiçbir şeyden pişmanlık duymamasını sağlayan idealist yanını asla kaybetmemişti. Kalbini kıran belki de tek şey, sahip olamadığı fakat istemekten asla vazgeçmediği bir ayrıcalıktı. Onu iki kere reddetmiş bir adamın aşkı… Kendisinden emin, güçlü, çekici ve elbette kabul görmekten uzak bir adam… Carter Maximilian, iki yıl önce terk ettiği İngiltere’ye geri dönerken temiz bir sayfa açmış olduğunu söyleyebilirdi. Hatta geride bıraktığı vahşi topraklardan bu yana peşine takılan bela bile üzerinde durmaya değmez, küçük bir pürüzdü. Ta ki iki sene önce, son kez kalbini kırdığı kızla yeniden karşılaşana dek…’’
17. Bülbül – Kristin Hannah
İkinci Dünya Savaşı’nda iki kız kardeş. Biri topluma adapte olmayı iyi kötü becerip evlenmiş, diğeriyse isyankâr ruhuna kulak vermekten hiçbir zaman geri durmamış. Savaşın ortasında iki farklı tabiatlı Fransız kadını ve savaşın hayatlarına nasıl etki ettiğini anlatan Bülbül birbirinden farklı erdemleri bu iki kadın özelinde oldukça iyi bir şekilde anlatıyor: ‘’II. Dünya Savaşı döneminde Fransa’da yaşayan iki kız kardeş, annelerini küçük yaşta yitirmiş ve babaları tarafından terk edilmiştir. Viann henüz çocukken âşık olduğu Antoine’la evlenip acı tatlı bir hayat kurmayı başarırken isyankâr Isabelle gittiği bütün okullardan ya atılmış ya da kaçmıştır. Savaş alevlenmeye başlayınca Viann’in kocası cepheye çağrılır. Yine okuldan atılan Isabelle’inse ablasının yanına gitmekten başka çaresi yoktur. Fakat iki kız kardeşin arası savaş yüzünden açılır. Isabelle direnişe katılmanın bir yolunu bularak sayısız hayat kurtaracak ve imkânsız bir aşka tutulacaktır. Yolunu gözlediği veya sonsuza dek veda ettiği sevdikleri için bahçesindeki kurumuş elma ağacına birer kurdele bağlayan Viann ise çok sevdiği kocasının yokluğunda, yabancı erkeklerin işgal ettiği bir şehirde zulme, açlığa ve korkuya göğüs gerecektir. Bazı kadınlar doğuştan cesurdur; doğru olan için savaşmak, hayat kurtarmak ve gidişatı değiştirmek uğruna kendi canlarını tehlikeye atarlar. Isabelle bu kadınlardandı… Ama bazı kadınlar da sabır ve fedakârlıklarıyla direnir, sevdiklerini koruyup kollar ve hayatı onlar için yeniden inşa eder. İşte, Viann’in hikâyesi de tam olarak böyleydi…’’
18. Zaman Yolcusunun Karısı – Audrey Niffenegger
Komik ama genellikle dokunaklı bir erkeğin kızla tanıştığı ama işlerin tahmin edilemez şekilde değişmesine sebep olan bir nedenin olduğu bir hikaye Zaman Yolcusunun Karısı. Ve bu tahmin edilemesi oldukça zor olan neden ise, kahramanlardan birisinin zamanın içinde veya dışında kaymayı durduramamasıdır. Son derece özgün ve yaratıcı olan bu roman, yaşam, aşk ve zamanın ilişkiler üzerindeki etkileri hakkında okuyucuya sorular sorduruyor.
Güzel bir sanat öğrencisi olan Clare ile maceraperest bir kütüphaneci olan Henry, birbirleriyle Clare altı, Henry otuz altı yaşındayken tanışmış, Clare yirmi üç Henry ise otuz bir yaşındayken evlenmişlerdir. İmkansız gibi duran ama gerçekte yaşanan bu durum, Henry’nin Krono-Yer Değiştirme Bozukluğu’ndan kaynaklanmaktadır. Periyodik olarak genetik saati sıfırlanan, kendini zaman içinde yanlış yerde bulan ve hayatında, geçmişinde veya geleceğinde duygusallığın ağır bastığı anlara çekilen Henry, bu teşhisin konduğu ilk kişilerden birisidir. Zamanda kaybolmaları kendiliğinden gerçekleşen, deneyimleri tahmin edilemez derecede üzücü ve eğlenceli olabilen Krono-Yer Değiştirme Bozukluğu’nun merkeze alındığı Zaman Yolcusunun Karısı, zaman yolculuğunun Henry ve Clare’in evliliği üzerindeki etkilerini her iki tarafın bakış açısıyla da anlatırken birbirlerine duydukları tutkulu aşkı tasvir ediyor.