Robert jonhson hakkında en çok komplo teorileri üretilmiş müzisyenlerden biri. Modern Blues müziğin temelini oluşturan akor kalıplarını, nota aralıklarını ve gitar ritmlerini bulmuş oldukça yetenekli bir müzisyen olan Robert Johnson, aynı zamanda uğursuz yaş 27 efsanesinin ve birçok şeytan hikayesinin ilham kaynağıdır. Birçok kez dizilerde, şarkılarda veya filmlerde hayat hikayesine gönderme yapılan Blues efsanesi Robert Johnson hakkında merak ettikleriniz listemizde.
Çocukluğunu göçmen kamplarında ve çiftliklerde çalışarak geçirdi.
Robert Johnson 8 mayıs 1911 de Mississippi’nin kırsal bölgelerinden Hazlehurst’ta dünyaya geldi. O yıllar siyahi bireyler için zorlu yıllardı ve bu yüzden Robert’ın da çok kolay bir çocukluğu olmadı. Çocukluğunu; o dönemdeki birçok siyahi bireylerin yaptığı gibi göçmen kamplarında ve çiftliklerde çalışarak geçirdi. Çocuk yaşlardayken bir gözünün neredeyse kör olmasına sebep olan bir hastalık geçirdi.
Karısı ölünce Kendini tamamen müziğe verdi.
Robert Johnson 16 yaşındayken karısını, doğum yaptığı esnada kaybetti. Karısının ölümünün şokunu atlatamayan Robert; bu tarihten itibaren kendini tamamen müziğe verdi. Zamanının çoğunu bir köşeye çekilip yalnız başına gitarını tınlatarak geçirirdi. Blues müziğin siyahiler arasında popüler olmaya başladığı yıllar olduğu için Robert da bu tarzdan etkilenerek bestelerini blues standartlarında yaptı.
Otel odasında yapılan amatör kayıtlar.
Robert Johnson’ın yaptığı kayıtları bir otel odasında, akülü bir kayıt aletine yapılmıştı. Toplam 30 küsur şarkısını kaydetmiş olsa da çok daha fazla bestesi olduğu söylenir. Yaptığı kayıtlar dönemin imkanlarından dolayı maksimum 3 dakika ile sınırlıydı çünkü o zamanlarda üretilen bu tarz portatif kayıt cihazları 3 dakikadan sonra ısınmaya, daha da çalışmaya devam ettirilirse yanmaya başlar ve bozulurdu. Uzun yıllar, kayıtlı bulunan 27 şarkısı olduğu düşünülüyordu fakat daha sonra 42 şarkısı daha bulundu. Şarkıların kayıtları o dönem şartları (1920’ler) düşünüldüğünde pek tabii oldukça eski.
1 yıl ortadan kaybolduktan sonra virtüöz olarak geri döndü.
Robert Johnson normal ve sıradanlığı aşamamış bir blues müzisyeniyken bir anda ortadan kayboldu. Bir yıl boyunca kendisinden hiçbir haber alınamadı, kimse nerede, ne yaptığını bilmiyordu. Robert Johnson 1 yıl sonra geri döndüğünde herkesi şaşırttı çünkü artık inanılmaz bir tekniği ve çalışı vardı. Onun bu kadar hızlı bir şekilde, virtüözlük derecesinde iyi bir tekniğe sahip oluşunu çevresindekiler, o dönemde daha fazla olan batıl inançların da etkisiyle; “demek ki ruhunu şeytana sattı” şeklinde yorumladılar ve o günden bugüne hakkında efsaneler anlatıldı.
Gitarını Nasıl akort ettiği bugün bile bir gizem
Efsaneye göre Robert Johnson’un; bir gece yarısı öylesine dolanmak ya da tuvalet ihtiyacını gidermek için fidanlığa gittiğinde burada şeytanla karşılaştığı ve Dünya’nın en iyi blues müzisyeni olmasına karşılık ruhunu şeytana sattığı söylenir. Şeytan ise onun ruhuna karşılık ondan gitarını istediği, akordunu bizzat kendisinin yaparak ona verdiği bu akordun nasıl yapılacağını yalnızca ona öğrettiği söylenir. Robert Johnson’un inanılmaz bir tekniğe sahip oluşunu insanlar bu şekilde yorumlamışlardır. Onunla ilgili söylentileri asıl efsane yapan ise 1990’da Robert’ın gitarı üzerine yapılan bir araştırmadır. Yapılan araştırmaya göre ise Robert Johnson’ın gitarı gerçekten de farklı ve daha önce görülmemiş bir şekilde akortludur. Gitarlarda diğer enstrümanlar gibi belli bir frekans aralığında veya belli bir notaya göre akortlanır ancak Robert Johnson’un gitarının neye göre akortlandığı günümüzde bile çözülememiştir. Robert’ın bunu asla kimseye öğretmemiş olması da düşündürücüdür. Onu kendi başına gitar akordunu yaparken gören olmamıştır. Tekniğini o kadar sır olarak saklamıştır ki; herhangi bir yerde gitar çalarken, gitar çalışını dikkatle izleyen birini gördüğü anda dahi çalmayı bırakarak bulunduğu yeri terk ettiği söylenir. Robert Johnson’un şarkılarının isimleri de şeytani göndermeler içerir; “Peşimdeki Cehennem Köpeği”, “Ben ve Şeytan”, “Kesişen Yollar Şeytanı” gibi genellikle şeytansı göndermeler içerir.
Zamanla bir Blues efsanesi haline geldi.
Robert Johnson gerçekten ruhunu şeytana sattı mı bilinmiyor, belki de 1 yıl boyunca kendini geliştirdi (insan bir yılda neler yapmaz) ve böylesine bir tekniğe sahip oldu belki de zaten çok iyi bir müzisyendi. Ancak şu var ki, Robert Johnson’ın günümüze kadar ulaşan yaklaşık 30 bestesi onu bir blues efsanesi haline getirdi ve dünyaca ünlü sanatçılar onun şarkılarını yeniden düzenleyip coverladılar. Şarkılarını yeniden düzenleyip cover yapan ünlülerden bazıları ise; Blues Brothers, Canned Heat, Cream, Eric Clapton, Bob Dylan, Fleetwood Mac, Grateful Dead, Deep Purple, John Hammond, Jeff Healey Band, Rolling Stones, Red Hot Chili Peppers, Elmore James, B.B. King, Led Zeppelin, Robert Lockwood, Taj Mahal, Cassandra Wilson, ZZ Top gibi dünyaca ünlü isimlerdi. Bilinen en ünlü şarkısı bizim Blues Brothers Band’den aşina olduğumuz; “Sweet home Chicago” dur.
Birçok filmde ve dizide hayat hikayesine göndermeler yapıldı.
Bugünün teknolojisiyle bile tekniğini kimsenin anlayamadığı Robert Johnson’un hayatı birçok filme ve diziye ilham kaynağı oldu. Hayatını anlatan 1986 yapımı “Crossroads” filmi dışında çekilen birçok filmde veya dizide doğrudan ya da dolaylı olarak hayat hikayesine göndermeler yapıldı. Onun hikayesine gönderme yapılan sahnelerden en ünlü olanı ünlü Supernatural dizisinin; 2. Sezonunun, “Crossroads Blues” isimli 8. Bölümüdür. “Crossroads Blues” aynı zamanda bir Robert Johnson şarkısının ismidir. “Crossroads” kelime olarak kesişen yollar demektir ve inanışa göre şeytanla yapılan anlaşmalar buralarda yapılır.
Kendisine yollanan zehirli içki yüzünden hayatını kaybetti.
Robert Johnson’ın ölümü aslında kadınlara olan düşkünlüğünden olmuştur. Bir gün çaldığı barın sahibinin karısına sulanınca bar sahibi buna çok sinirlenir. Ortalık sakinleştikten sonra Robert Johnson’ın masasına dostça olduğunu söyleyerek bir şişe açık içki yollar. O gün Robert’ın yanındaki arkadaşı Howlin’ Wolf onu içkiyi içmemesi konusunda uyarmıştır ancak Robert Johnson ise onu dinlemez ve içkiyi içer. Gönderilen içki aslında zehirlidir ve bu yüzden Robert oracıkta hayatını kaybeder. Öldüğünde yalnızca 27 yaşında olan Robert Johnson 27 yaşında ölen yetenekler kervanının ilkidir. Robert’tan sonra aynı yaşta ölen dünyaca ünlü yetenekler için (Jim Morrison, Jimi Hendrix, Kurt Cobain, Brian Jones, Janis Joplin, Amy Winehouse…) “Uğursuz 27 yaş” efsanesi olmuştur.
Ruhunu şeytana satmasının arkasında saklanan gerçek.
Ruhunu şeytana satma hikayesinin arkasında, aslında gerçek babasını aramasının yattığı söylenir. Robert’ın Annesi, kocasının dört ay kadar şehir dışında bir işe gitmesinden yararlanıp başka bir adamla ilişki kurmuş ve bu ilişkiden Robert Johnson doğmuştu. Ancak annesinin kocası da pek masum değildi, başka bir kadınla ilişkisi vardı. Hatta bir dönem; Robert Johnson’ın annesi, ilişki yaşadığı diğer kadın ve bütün çocuklarıyla beraber aynı evde oturacak kadar işi ilerletmiş ve bir süre sonra onları terk edip ortadan kaybolmuştu. Robert Johnson babasız büyüdü bu yüzden de içinde sürekli olarak babasını arama isteği vardı. Robert 1930’da evden çıktı ve babasını bulmak için Hazlehurst Missisippi’ye doğru gitti, gidiş o gidiş. Bir sene boyunca kendisinden kimsenin bir haber alamadığı Robert Johnson Hazzlehurst’te babasını buldu mu bilinmiyor ancak usta bir gitarist olan İke Zinneman adındaki bir adamla sabahlara kadar gitar çaldığı biliniyor. Gitar çalmayı tam olarak bu şekilde ilerlettiği söylenmektedir. Robert bu dönemin sonrasında bilinen 29 parçasının hemen hemen tamamını bestelemiş, bunun da ötesinde, dönemin birçok blues standardını da öğrenmiş ve tekniğini virtüözlük derecesinde ilerletmiş olarak geri döndü. Robert Johnson ayrıca çok iyi bir müzik kulağına sahipti. Bir arkadaşının aktardığına göre Robert bir barda oturup arkadaşlarıyla sohbet ederken arkada çalan parçayı hiç dinlememiş olsa dahi, haftalar sonra bütün sözleri ve müziğiyle tekrar çalabilirmiş.
Kendisi ölse de müziği bugünlere gelmeyi başarmıştır.
Türkiye’de nasıl Aşık Mahzuni, Neşet Ertaş varsa; batıda da Robert Johnson vardır. Türkiye’de nasıl Cem Karaca, Edip Akbayram ve benzeri sanatçılar bu halk ozanlarının ruhunu yalayıp yutmuş, türkülerini modernize etmişlerse aynı olayı batıda da; Eric Clapton, Rolling Stones ve benzeri sanatçılar Robert Johnson için yapmışlardır. Blues müziğin bilinen standartlarının hepsi Robert Johnson şarkılarından elde edilmiştir (12 bar blues). Ölümünden itibaren besteleri blues müzik tarzının bel kemiğini oluşturmuştur. Rolling Stones’un “Love in vain”, Eric Clapton’ın “Crossroads”, Led Zeppelin’in “Travelling riverside blues” gibi şarkıları geçmişten bugüne müzisyen ve sanatçıların Robert Johnson hayranlığını gösteren şarkılarından yalnızca bazılarıdır.
Bariz bir örnek verecek olursak; Resimde Eric Clapton’ın “Me and Mr. Johnson” albümünün kapak resmini görmektesiniz. Eric Clapton’ın Robert Johnson şarkılarını yeniden yorumlayıp söylediği 2004’te çıkan ve buram buram blues kokan bu albüm; Eric Clapton’ın Robert Johnson hayranlığını cümle aleme ilan etmesidir. Sandalyede oturan Eric Clapton’ın sol tarafındaki duvarda asılı olan ve masa üzerinde duran resimlerde kimin olduğunu söylememize artık gerek yok sanırız…