Yurtseverlik, hürriyet, vatan, millet, şeref gibi kavramları Türk düşünce hayatına ve edebiyatına sokan ve yaşamı boyunca bu kavramlara bağlı kalan bir Tanzimat Devri aydını. Aralık ayı Namık Kemal’in hem doğduğu hem de hayata veda ettiği ay. Biz de bu vesileyle “Hürriyet Şairimizi” dilimiz döndüğünce anlatalım istedik. İşte vatan şairi Namık Kemal ve hayatı.
Not: Ara başlıklar, altalarındaki dizelerin günümüz Türkçesine çevrilmiş halleridir. Dizeler ise Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi eserinden alınmıştır.
Çağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten
Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu yazar, gazeteci, devlet adamı ve şairdir.
Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz, iyiliksever olanlar zavallılara yardım etmekten kaçınmaz
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten
21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ’da dünyaya gelir Namık Kemal. Babası Yenişehirli Mustafa Asım Bey, annesi bir Arnavut olan Fatma Zehra Hanım’dır. Çocukluğu, annesini küçük yaşta kaybettiğinden dedesi Abdüllatif Paşa’nın yanında geçer.
Eğer millet hor görülmüşse, onun şanına bir eksiklik geleceğini sanma; cevher yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez
Hakir olduysa millet şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten
Abdüllatif Paşa’nın değişik kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitime devam edemez. Özel dersler alır ve kendi kendini yetiştirmeye çalışır. Arapça ve Farsça öğrenir. Çocukluğunun ilk yılları Afyon, İstanbul ve Kars’ta geçer. Bu sürede divan edebiyatını öğrenmeye başlar.
Vücudun mayası, vatan toprağıdır; bu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, en küçük bir üzüntü duyulmaz
Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten
Dedesinin Sofya kaymakamı oluşu ile Sofya’ya giderler. Kars’ta öğrendiği aruz ve hece ölçülerini Sofya’da kaldığı dört sene boyunca pekiştirir. Sofya’da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra Mehmet Kemal’e “yazıcı, kâtip” anlamlarındaki “Namık” adını verir. O günden sonra Namık Kemal olarak anılmaya başlanır.
Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir
Muini zalimin dünyada erbâb-ı denâettir
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insafa hizmetten
Sofya’da komşuları Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı Nesime Hanım ile evlenir. Bu evlilikten Feride ve Ulviye adında iki kızı ve Ali Ekrem adında bir oğlu dünyaya gelir.
Cihanda kendini her fertten alçak gören kişi ayıplanmaktan utanır; fakat kendi nefsinden utanmaz
Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melâmetten
1857 yılında İstanbul’a döner ve Bâb-ı Âli Tercüme Odası’nda memurluğa başlar. İlk şiirlerini Sofya’da yazmaya başlayan Namık Kemal, İstanbul’a geldiğinde kısa sürede şairler arasında tanınır. Batı edebiyatı ile henüz tanışmayan şair, İstanbul’da divan edebiyatı geleneğini devam ettiren şair Leskofçalı Galip Bey ile yakın dostluk kurar. Bu şairin başkanlığında kurulan Encümen-i Şüerâ adlı şairler topluluğuna katılır.
Başarının, üstünlüğün değeri, milletin gönül birliğinde durur; hayırlı eserleri ise ümmetin fikirlerinin çarpışması ile çıkar
Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten
1863’te Tercüme Odası’nda çalışmaya başlayınca Batı’yı tanıyan aydınlarla tanışma imkânı bulur ve gözlerini Batı kültürüne çevirir. Edebiyatta batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanışması hayatını değiştirir, sanat ve hayat görüşü değişir. Batı edebiyatını öğrenmeye başlar Tasvir-i Efkâr gazetesinde fıkra ve tercüme yazılar yazmaya başlar.
Kader, her feyzini, her lütfunu bir zaman için saklar; milletteki gevşeklikten, zayıflıktan sakın korkma
Kazâ her feyzini her lütfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki zâf u betâetten
1865’te Şinasi, Tasvir-i Efkâr Gazetesi’ni kendisine bırakarak Fransa’ya gidince Namık Kemal, tek başına gazeteyi çıkarır. Bu arada amacı, bir anayasa hazırlanması ve parlamenter bir yönetim sistemi kurulması olan Yeni Osmanlılar adlı gizli topluluğa üye olur.
Zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü suç değildir; bu dünyadaki nasipsiz himmet sahiplerinden talih utansın
Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib erbab-ı himmetten
Namık Kemal gazetesinde, Yeni Osmanlıların görüşleri doğrultusunda ve hükümet aleyhinde şiddetli makaleler yayınlar “Şark Meselesi” üzerine yazdığı bir makale, gazetenin 1867’de kapatılmasına ve kendisinin de Erzurum vali muavini olarak atanmasına yol açar.
Biz o yüce yaratılışlı milletiz ki hamiyet meydanında ölüm, bize ayaklar altında toprak olmaktan daha iyi gelir
Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten
Namık Kemal, hükümet tarafından gönderildiği Erzurum’a gitmek yerine Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçar ve orada gazeteci Ali Suavi ile “İbret” gazetesini çıkarır. Bir müddet sonra da Londra’ya giderek Ziya Paşa ile “Hürriyet” gazetesini çıkarırlar.
Hürriyet mücadelesi korku ateşiyle dolu olsa ne dert; yiğit olan bir insan, bir can için gayret meydanından kaçar mı?
Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten
Siyasetten uzak durmak, yazı yazmamak koşuluyla affedilen Namık Kemal, İstanbul’a döndükten sonra “Diyojen” adlı mizah dergisinde imzasız fıkralar yazar; İbret Gazetesi’ni çıkararak yeniden muhalefete başlar. Gazete sık sık kapatılır ve sonunda sadrazam Mahmut Nedim Paşa’yı eleştiren yazıları yüzünden Namık Kemal, İstanbul’dan uzaklaşması için mutasarrıf olarak Gelibolu’ya atanır.
Cellâdın can alan kemendi acımasız bir canavar bile olsa; yine bin defa esaret zincirinden daha iyidir
Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten
Birkaç ay kaldığı Gelibolu’da “Vatan yahut Silistre” adlı oyunu ile “Evrâk-ı Perişan” adlı eserini tamamlar. Gelibolu’nun bazı sorunları ile ilgilenir ve su davasını halleder. Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın Bolayırdaki kabrini ziyaret ederek burada gömülmeyi vasiyet eder.
Felek her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin, millet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim
Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
Gelibolu mutasarrıflığı görevinden bir şikayet üzerine alınan Namık Kemal 1872’nin son günlerinde İstanbul’a döner ve yeniden İbret’te sert yazılar yazmaya başlar. Bu arada Vatan yahut Silistre oyunu, 1 Nisan 1873 gecesi İstanbul’da Güllü Agop’un Gedikpaşadaki tiyatrosunda sahnelenir. Oyunun sahnelenmesi halkı coşturup olaylar çıkmasına neden olunca, gazete bir daha çıkmamak üzere kapatılır; Namık Kemal Magosa’ya olmak üzere, dört arkadaşı ile yargılanmadan sürgüne gönderilirler.
Bu yolda çektiğim acılar, sıkıntılar anılsın; bunun en basit zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan daha iyidir, yücedir
Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten
Namık Kemal’in Magosa (Kıbrıs) sürgünlüğü 38 ay sürer. Magosa’da son derece olumsuz koşullar altında yaşamak zorunda kalır, pek çok kez sıtmaya ve başka hastalıklara yakalanır. Edebiyatçı Namık Kemal, birkaçı dışında eserlerinin tamamını bu dönemde Kıbrıs’ta yazar.
Zulüm ile, işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün; eğer kendinde bir güç görüyorsan insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış
Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten
Magosa sürgünü dönüşünde İstanbul’da bir kahraman gibi karşılanır. Tahta çıkışından 93 gün sonra akıl bozukluğu gerekçesiyle tahttan indirilen V. Murat’ın yerine Osmanlı tahtına oturan II. Abdülhamit, ilk Osmanlı Anayasasını oluşturmak için bir komisyon kurar. Namık Kemal de bu komisyonun bir üyesi olur; ancak şair, padişahın aleyhine bir tehdit beyti yazıp bunu mecliste okuyunca mahkemede yargılanarak hapse mahkum olur.
Gönülde çalışma cevheri, elmas cevherine benzer; ağırlığın tesirinden, baskının şiddetinden ezilmez
Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sir-i sıkletten
Namık Kemal, asayişi bozduğu gerekçesiyle suçlu bulunup 6 ay hapis cezasına çarptırılırsa da sonradan beraat eder ve bu sefer de Midilli Adası’na mutasarrıf (vali) olarak atanır. Beş yıl süren Midillideki görevi sırasında kaçakçılıkları önler; hazine gelirini arttırır, pek çok Türk okulu açar. Türklerin hayat seviyesini yükseltir. Adalarda yaşayan Türk halkının sorunlarını dile getiren bir rapor hazırlayıp Bâb-ı Âli’ye sunar. 1882’de Nışan-i Osmanî madalyası ile ödüllendirilir.
Ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin; gerçi esaretten kurtulduk derken, şimdi de senin aşkının esiri olduk
Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Namık Kemal kaçakçılıkla mücadelesinde, çıkarları zarar görenlerin şikâyeti nedeniyle 1884’te Midilli’den ayrılarak Rodos mutasarrıfı olur. Rodos adasındaki çalışmaları da padişahın İmtiyaz madalyası ile ödüllendirilir. Rodos’tayken Osmanlı tarihi hakkında eser yazmaya başlar. Bu sefer de İngiliz ve Yunanlıların şikayeti üzerine 1887’de Rodostaki görevi sona erer ve Sakız Adası mutasarrıfı olur.
Şimdi kalbi fethedecek güç sendedir, güzelliğini gizleme; güzelliğin, milletin nazarlarından sonsuza kadar uzak kalmasın
Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten
Sakız Adasının kuru havası nedeniyle rahatsızlanan Namık Kemal, 2 Aralık 1888 günü 48 yaşında hayatını kaybeder. Adada bir caminin haziresine defnedilir. Arkadaşı Ebüziyya Tevfik, şairin Bolayır’da gömülme vasiyetini Padişah II. Abdülhamit’e iletince naaşı Gelibolu’ya nakledilir. Bolayır’da Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin yanına gömülür.
Ey geleceğin umudu, sen ne can dostuymuşsun; dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılarından kurtaran sensin
Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmîd-i istikbâl
Cihanı sensin azâd eyleyen bin ye’s ü mihnetten
Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından olan Namık Kemal, “toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmış, eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır.
Hükmetme çağı senindir, artık hükmünü dünyaya geçir; Allah yüceliğini her türlü belâlardan korusun
Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten
Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış, romantizm akımının etkisinde kalmıştır. Şiirleri biçim bakımından eski olsa da konu bakımından yenidir. Vatan, millet, hürriyet gibi o zamana kadar işlenmemiş konuları işlemiştir. Ayrıca şiirlerinde yaşamında da olduğu gibi mücadeleci bir insan tipi yaratmıştır. Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir.
Ey yaralı kükreyen aslan, senin gezdiğin güzel sahralar şimdi zulmün köpeklerine kaldı: Artık bu gaflet uykusundan uyan!
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jiyân bu hâb-ı gafletten
Eserlerinden bazıları: İntibah (Batılı anlamda yazılmış ilk roman), Cezmi, Celalettin Harzem Şah, Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Gülnihal, Karabela, Akif Bey, Tahrib-i Harabat…
Kaynak: 1