Zlatan İbrahimoviç’in futbol kariyeri boyunca sözünü dinlediği tek ismin Mino Raiola olduğunu duymuş muydunuz? Hem de en asi dönemlerinde. Peki Alex Ferguson’un hayatı boyunca tahammül edemediği tek kişini Mino Raiola olduğundan haberiniz var mıydı? Transfer döneminde muhabirlerden çokça duymuşuzdur “Futbolcunun menajeri anlaşmayı zora sokuyor” cümlesini. Buna benzer sözlerin belki de en çok sarf edildiği menajerlerin başında Mino Raiola ismi geliyor. Sürekli bir tatilci gibi giyinip, mafyatik tavırlar sergileyen bu adamı daha yakından tanımak ister misiniz?
Paul Pogba’yı Manchester United’dan bedelsiz olarak Juventus’a götüren ve 4 sene sonra 105 milyon Euro’ya Manchester United’a götüren Mino Raiola’nın melek mi yoksa şeytan mı olduğuna yazımızı okuduktan sonra siz karar verin.
Mino Raiola, 4 Kasım 1967’de İtalya’da dünyaya geldi. Henüz bir yaşındayken ailesi Hollanda’nın Harleem kentine göç etmeye karar verdi ve hayatta tutunmak için restoran açtılar
Küçük Raiola, ailesine yardım etmek için restoranın her işine koşuyordu. İlk başlarda sadece bulaşıkları yıkayan küçük Mino, biraz daha büyüdükten sonra garsonluk yapmaya başladı
Müşterilerle iyi ilişki kurmakla kalmıyor, babasının dahi çözmekte zorlandığı ticari anlaşmazlıkları çözmek için toplantılara katılıyordu. Pazarlık işinde oldukça başarılıydı Mino Raiola
Kısa bir süreliğine HFC Harleem takımında oynadı fakat başkanla arası hiç iyi değildi. Başkan birgün restorana geldiğinde “Futboldan hiç anlamıyorsun” dedi ve başkan da “O zaman sen yönet görelim” diye cevapladı
HFC Harleem’in hiç parası yoktu fakat oyuncu pazarlıkları konusu Mino’nun ilgisini çekmişti. İstifa etti fakat daha çok kazanmak için bu işlere girmesi gerekiyordu ve bunun için de elinde bir miktar para
Mino Raiola parasını değerlendirmek için McDonald’s şubesi açtı ve birkaç sene içerisinde satarak birkaç milyon dolarlık küçük bir serveti cebine koyarak futbol piyasasına girdi
1990lı yılların başında Ajax ile işbirliği yapmaya ve futbolcuları İtalya’ya pazarlamaya başlamıştı bile. İlk büyük transferini ise Dennis Bergkamp’ı İnter’e yollayarak gerçekleştirdi
İtalya’da savrulan paranın farkındaydı Mino Raiola. Futbolcu fabrikası olan Hollanda’da futbolcular artık Mino’nun yanına gidiyorlardı. Ünü duyulmaya başlamıştı. Futbolculara sert davranıyordu fakat her zaman çıkarlarını gözetiyordu
Ajax zamanlarında Zlatan’ın kariyeri duraklamıştı. Zlatan, gazeteci arkadaşı Thijs Slegers’i aradı ve ondan menajer önerisi istedi. O ise hiç düşünmeden “Mino Raiola ile konuş” dedi. Ibra “Neden o?” Diye sorduğunda ise çok hoşuna gidecek bir yanıt aldı: “Mafyatik bir tip”
Bunun üzerine bir araya gelen Zlatan ve Mino Raiola’nın ilk görüşmesi ise dünyaya bir yıldız kazandıracak cinsteydi. O toplantı şöyleydi:
Zlatan ve Raiola lüks bir otelde buluşacaklardı. Kot pantolon ve tişört giyen birisi Zlatan’a hiç mafyatik gelmemişti fakat davranışları öyle demiyordu. Konuşmaya başlamadan önce Mino, masayı 4-5 kişinin karnını doyuracak kadar yemekle donattırdı. Önce yemeklerini yediler ve daha sonra Mino eline kalemi alarak deftere şunları yazdı.
Christian Vieri, 27 maç, 24 gol
Filippo Inzaghi, 25 maç, 20 gol
David Trezeguet, 24 maç, 20 gol
Zlatan Ibrahimovic, 25 maç, 5 gol…
Raiola, gözünü Zlatan’a dikti. “Seni bu istatistiklerle pazarlayabileceğimi mi sanıyorsun?” Zlatan bu durum karşısında öfkelendi ama karşısındaki adamın haklı olduğunun farkındaydı. Bir süre sessizlik oldu. Bu sırada Raiola, Zlatan’ın üstündeki lüks saate ve Ferrari anahtarlığına baktı. “Gerçekten dünyanın en iyisi olmak istiyor musun?” Diye sordu. Zlatan “Elbette” dedi ama Raiola heyecanlanmış gibi durmuyordu. Masadan anlaşma yapmadan kalktılar fakat Zlatan’ın aklına yer etmişti Raiola. Arabadayken onu aradı ve beraber çalışmak istediğini söyledi. Ne istersen yapacağım dedi. Raiola ilk olarak Ferrari’sini satmasını, lüksten kurtulmasını ve özel antrenmanlara başlamasını söyledi. Zlatan koşulsuz şartsız kabul etti bu söylenenleri. Raiola’nın sözünden çıkmayan Zlatan Ajax’tan Juventus’a, Inter’e, Barcelona’ya, Milan’a, PSG’ye, Manchester United’a hep Raiola’nın sözünü dinleyerek gitti.
Juventus ile Zlatan için pazarlık yaparlarken hem Ajax’ı tehdit ediyor, hem de Juventus’un genel direktörü Moggi’nin kafasına “yanlışlıkla” topu fırlatıyordu. Zlatan bu anları kitabında şöyle bahsediyor: “Tam bir deliydi”
Ünü futbolcu çevresinde giderek artan Raiola kendi şirketini kurmuş ve Nedved’i de kanatlarının altına almıştı. Önce Lazio’ya ve daha sonra Juventus’a getirmişti. 2003 yılında oyuncusu Avrupa’nın en iyi futbolcusu seçildi
Mino Raiola, klasik menajerlerin yapmayacakı birçok şeyi yapıyordu futbolcularına. Ona eksikliklerini direkt olarak yüzlerine söylüyor ve hatta aşağılıyordu
Fakat müzakere aşamasında bir babanın oğlu için her şeyin en iyisini istemesi gibi, futbolcuları için de en iyi anlaşmaları yapmak için gözünü karartıyordu
Alex Ferguson ile konuşurken Pogba’ya yeteri kadar değer verilmediğini ve bu yüzden onu Juventus’a götüreceğini gözlerinin içine bakarak söylemişti
Bir yöneticinin karşılaşmak istemediği menajerin kelime anlamıydı Mino Raiola. Oyuncusunun beklentisinin bile çok ötesinde anlaşmalara imza atarak elinin değdiği herkesi kariyerinin zirvesine oturtmayı başardı
Balotelli bu yüzden banyosunu yaktığı zaman itfaiyeyi değil de Mino Raiola’yı aramıştı. Çünkü o, futbolcusunun her şeyiydi. Mino Raiola, futbolcuları için bir babaydı. Futbolcularını azarlayabilir fakat her zaman iyiliği için uğraşır
Paul Pogba, Marco Verratti, Lorenzo Insigne, Donnarumma, Manolas, Moise Kean, Henrik Mkhitaryan, Blaise Matuidi, Mario Balotelli, Justin Kluivert, Bonaventura, Pinamonti, Lukaku, Pellegrini, Romero, Zlatan Ibrahimoviç… Hepsi kendi elleriyle Mino Raiola’yı buldular
Transfer sezonunda adından çokça söz ettiren Mino Raiola böyle bir menajer. Teknik direktörlerin, yöneticilerin, taraftarların onu sevmemesi çok normal fakat futbolcuları onun sözünden çıkmıyor
Çünkü biliyorlar ki, Mino Raiola bir şey diyorsa mutlaka onların iyiliği için istiyor
Kaynak: 1