Yıl 1949… Yer ise İstanbul Büyük Kulüp… Aralarında Bedri Rahmi ve eşinin de olduğu bir toplantıda, Bedri Rahmi’den bir şiir okunması istendi. O da ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı… Şiiri okurken gözlerinden süzülen yaşların nedenini, eşi de dahil olmak üzere tüm salon biliyordu. Bedri Rahmi, bu çok duygulu cümleleri, yanında oturan eşi Eren’e değil, kaybettiği aşkı Mari’ye yazmıştı.
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem…
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Mari Gerekmezyan… Güzel Sanatlar Akademisi- Heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen; son derece yetenekli genç bir kadındı. Ünlü ressam ve yazar Bedri Rahmi de, o dönem de orada asistan olarak görev yapıyordu. İşte burada tanıştı bu ünlü aşk hikayesinin kahramanları…
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum…
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Bedri Rahmi, o yıllarda Eren Hanım’la evliydi… Hatta Eren Hanım’dan bir çocuk sahibi olduktan çok kısa bir süre sonra tanışmıştı Mari ile ve ölesiye aşık olmuştu bu genç kadına.
Edebiyatımızın bir diğer değerli ismi İlhan Berk, arkadaşı Bedri’nin, Mari’ye duyduğu aşk yüzünden şair olduğunu, şu sözleriyle anlatmıştır:
“Resimler Bedri Rahmi’nin Talaslı’sını anlatmasına yetmemiştir. Onun için sıraya girmiştir şiir, o yüz için…”
Sigara paketlerine resmini çizdiğim
Körpe fidanlara adını yazdığım…
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekün azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum
Bedri Rahmi ile Mari arasında başlayan büyük aşk, atölye buluşmalarıyla devam ediyordu. Elbette bir süre sonra bu durumdan, Bedri’nin eşi Eren Hanım da haberdar olacaktı. Hatta bir rivayete göre, Mari’nin ailesi de bu aşka karşıydı ve onu Bedri’den uzak tutmak için zorla evlendirmeye bile kalkışmışlardı.
N’etmiş, n’eylemiş, n’olmuşum
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür…
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum
Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yaptı; Bedri Rahmi ise onun aşkına şiirlerle, tablolarla karşılık verdi. Artık tüm İstanbul bu büyük aşktan haberdardı. Bedri’nin eşi Eren Hanım ise, sessizce eşinin ona ve yuvalarına döneceği günü bekliyordu…
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam…
Derken 1946 yılında, bu aşka son verecek o kötü gelişme yaşandı. Mari, tüberküloz olmuştu. İyileşebilmesi içinse antibiyotik lazımdı. O yıllar, savaş sonrası olduğu için ilaç fiyatları çok yüksekti ve almak neredeyse imkansızdı. Bedri, büyük aşkı Mari için tablolarını çok yüksek fiyatlara sattı. Ancak bu çabaların hiçbiri Mari’yi kurtarmaya yetmedi. Aynı yıl içinde, Mari Gerekmezyan yatmakta olduğu İstanbul Alman Hastanesi’nde hayatını kaybetti…
Sensiz bana canım dünya haram olsun.
Bedri Rahmi, kahrolmuştu… Kendisini içkiye verdi, sanatına küstü. Onu toparlayan ve hayata döndüren ise yine, onun eve dönüşünü bekleyen eşi Eren olacaktı. Eren Eyüboğlu, eşini hayata döndürmek için çok çabaladı. Sonunda da başardı. Daha doğrusu giriş yazımızda bahsettiğimiz Büyük Kulüp’teki o geceye kadar, başardığını sanıyordu… O geceden sonra Eren Hanım, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Ve Paris’teyken eşine yazdığı bir mektupta, ona o geceyi şu sözleriyle hatırlattı:
“Canuşkam,
Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.”
Ve sonunda Eren Hanım’ın duaları kabul oldu. Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğlu ve eşi Eren’in yanına döndü. 1974 yılında hayata gözlerini yumana dek de, hep birlikte mutlu mesut yaşadılar…