Anthony Francis Pastorius hayranı olduğu Jocko Conlan isimli bir beyzbol oyuncusundan esinlenerek, sahnede her zaman Jaco Pastorius ismini kullanmış ve dünya onu bu isimle tanımıştır. Jaco Pastorius virtüöz bir müzisyen olmanın yanında Elektrik Bas gitarın önemini bütün dünyaya kanıtlamış bir insandır. Perdesiz Bas Gitarın mucididir. Bütün basçıların saygı duyduğu ve onun gibi olmak için uğraştıkları bir müzik dehasıdır.
Günümüz müzik endüstrisinde en az Jaco kadar iyi çalan birçok bas gitarist bulunmakta. Fakat Jaco’yu onlardan ayıran şey; bas gitarın yeterli bir enstrüman sayılmadığı zamanlarda bile, aslında ne kadar önemli bir enstrüman olduğunu kanıtlamasıdır . Bugün Dünyada bas gitaristlerin büyük saygı görmesinde Jaco’nun inkar edilemez bir payı vardır. Jaco muhteşem müzikleri ve yarattığı inanılmaz bas partisyonlarıyla bass gitarın müzikal anlamda ilerleyeceği patikayı yaratmıştır.
Jaco Pastorius; bas gitarda geliştirdiği tekniklerle, jazz bass duyumunda devrim yaratmakla kalmamış; fusion, rock ve R&B’nin de tanımlarını değiştirmiştir. Öyle ki, günümüzde bas gitar çalan kişi yalnızca ritmi taşımakla kalmaz, armoniyi ve hatta melodiyi de üstlenir.
Babasını izleyerek müzikle tanıştı
Jaco Pastorius Fort Lauderdale’de 1 Aralık 1953’te mali gücü düşük bir ailede doğdu. Babası caz davulcusuydu. Jaco ise küçük yaşlardan itibaren sürekli babasının yaptıklarını izleyerek büyüdü. Tıpkı babası gibi o da davulla ilgilenmeye başladı. Ancak daha sonra bir futbol maçı sırasında bileğini sakatladı. Bu durum davul çalmasını zorlaştırıyordu. Ancak o inatçı bir çocuktu ve pes etmedi. Davulda kendini geliştirebilmek için sürekli olarak çalıştı.
Hırs ve yeteneğin vücut bulmuş hali
Jaco 15 yaşındayken davul çaldığı gruptan yeterince iyi olmadığı nedeniyle atılmıştı. Ancak daha sonra aynı grubun bir bas gitariste ihtiyacı olunca Jaco’yu yeniden gruba dahil ettiler. Jaco bir rehinciye gitmiş ve biriktirdiği harçlıkla kendisine bir bas gitar ve amfi satın almıştı. Jaco, her yaptığı işin en iyisini başarmaya kararlı, kendinden emin bir çocuktu. Bu andan itibaren kısa bir zamanda kendini büyük ölçüde geliştirdi. Jaco, ilgi duyduğu her şarkının sadece bas repliğini değil aynı zamanda söz ve melodisini de öğreniyor ve incelemeye alıyordu. Üflemelideki sololara uygun bas repliklerini alarak doğaçlamaya çalışıyordu. Sadece armonik değil melodik olarak da analizini yapıyor hatta sözlerinin melodik olarak chordlar üzerine oturuşu yanısıra cümlelerdeki nefes alış ve verişi de basıyla melodileri çaldığı sırada dikkate alarak değerlendiriyordu. Yaşadığı yer olan Fort Lauderdale’in çevresinde caz müzik çalınan birçok bar bulunmaktaydı. Jaco burada çalan sanatçıları dikkatlice izliyor ve onların müziğini kendi yorumunu katarak yeniden yorumluyordu. Zamanla karmaşık bas teknikleri üzerinde ustalaştı ve bas gitarıyla daha uzun, daha hızlı, daha parlak ve daha vurucu bir ses yakaladı.
“Melodiyi ve tonu öğren… Birçok basçı sadece tek bir şey öğrenerek yanlış yapıyor… Fakat melodi, uyum aynı zamanda da teori içeren bir müzik parçasını öğrenmek zorundasın… Tüm basçılar melodiyi daha iyi şekilde yaratmanın bilincine mutlaka varmalıdır…”
İnsanlar sürekli ondan bahsetmeye başladı
Yoğun çalışmalarla geçen bu üç yılın ardından 18 yaşına geldiğinde kendini deneme amacıyla bazı yerel gruplarla prova çalışmalarına katılan Jaco; müzikal anlamda çevresindeki herkesin önünde olduğunu o zaman anladı. Bazı yerel klüplerde sahneye çıkan Jaco yalınayak ve bas gitar üzerine bağlı bir şekilde çalıyordu. Orada yaşayan insanlar artık sürekli olarak ondan bahsediyor ve yerel gruplar onunla sahne almak için sıraya giriyorlardı. Artık müzikle yaşıyor, müzikle nefes alıyor ve müzikle uyuyordu. Sürekli jazz, funk ve r&b dinliyordu. bu sıralarda Tracy adında çok sevimli bir kızla evlendi. İlk çocukları doğduğunda jaco ciddi şekilde kararını vermişti; yola koyulmanın ve ailesini geçindirmesi için para kazanmanın vakti gelmişti.
“Viyolonsel kitapları çalıştım. Daha sonra ise tüm nefesli sazların sololarını transcrip ettim. Parker ve Coltraine beni büyülü bir dünyaya taşıdılar. Her tür müzikteki melodik yapıları ezberledim. Tüm şarkı melodilerinin sanki şarkı söyler gibi basımla çaldım. Beatles grubunun bütün melodilerini bas ile çaldım… Kelimelerinin ve yaratılmak istenen felsefesinin, üzerinde durdum hatta şarkı sözlerini bile ezberledim… Zaten tüm bunları yapmazsanız melodik yapılarınızı asla kuvvetlendiremezsiniz. Bu çok çok önemli. İnsanlar sadece önemli basçıların sololarını ezberliyorlar. Analiz ediyorlar. Bu son derece yanlış bir şey. Ben her türlüsünü yaptım. Pop melodilerini bile çaldım. Zappa ve Hendrix dinledim. Onların sololarını müziklerini ezberledim. Aklınıza gelen her türü çaldım. Bakın tekrarlıyorum bu çok çok önemli. Yani kısacası Blanton ve diğerleri hepimize örnek oldular. Ben onların çalışmalarını elektrik bas ile uyguladım, üzerinde çalıştım, armonik ve melodik yapılarını inceledim… Florida’da yayınlanan ve elbette enteresan bulduğum melodileri basım ile çaldım. Florida da 7 yaşımdan beri tüm bunları belleğime aktardım topladım.”
The C.C. (Chitlin’ Circuit) Riders
Jaco yerel gruplarla çalarken aynı zamanda Karayip Adaları’na yolculuk yapıyordu. Bu yolculuklar sırasında birçok farklı melodiyi de öğrendi. The C.C. (Chitlin’ Circuit) Riders grubundan iş teklifi alınca kabul etti ve gruba katıldı. The C.C. Riders 14 kişilik bir gruptu ve Jaco ile beraber birçok defa sahne aldılar. Ancak sahne önünde ve arkasında uyuşturucu kullanılıyordu. Jaco diğer grup üyelerinin kokainden uçtuğu zamanlarda bile doğla bir yükseklikte kalmayı başarıyordu. Zaman içinde jaco, Charlie Brent’in müzikal yönetiminde rhythm section’dan sorumlu oldu. Aynı zamanda hem bas, hem de ritm gitar partilerini çalıyordu ki bu o dömen için bir ilkti.
Bir gece perdesiz bas gitar icat olundu
Jaco grupla yaptığı yolculuklar esnasında süürekli olarak eski blues ve R&B kayıtlarını dinliyordu. Bir konserden önceki akşam oturup bas gitarının perdelerini sökmeye başladı. Grup arkadaşlarından biride ona kerpetenle yardım etti. Perdeler söküldükten sonra boşlukları talaşla doldurdu ve telleri tekrar yerine taktı. Jaco’nun bunu yaptığını giren diğer grup elemanları onun delirdiğini düşündüler ancak konser esnasında gösterdiği performans ile tüm dünya yeni bir buluşu gördü. Çıkan seslerin faklılığı Jaco’nun yeteneğiyle birleşince ortaya harika bir performans çıktı. Daha sonra neredeyse bütün bas gitaristler onun izinden gitti ve gitarlarından perdelerini söktüler. Jaco’nun anlaşılmaz davranışları, sahnedeki cüretkarlığı ve tuhaf yaklaşımları diğer grup üyelerini kızdırmaya başlamıştı. Aslında bu kızgınlığın sebebi zaman içerisinde grubun yükselen yeteneği konumuna ulaşmasından kaynaklanıyordu. Sonunda bir sahnede 2 yıldızın olamayacağına karar verip onu uzaklaştırdılar.
“Bir gün prova başlamadan önce bası sökmeye başladı. Perdelerini söktü. Bizden zaman istedi ve ona verdik. Daha sonra ise beklediğimize değecek kadar nefis bir sound’la karşı karşıyaydık. İşte yine imzayı attı dedik. Çıkan ses rengi inanılmazdı. Fretless bas doğmuştu.”
Devrim yaratan ilk albüm
Jaco pek çok kayıt için sürekli olarak tarihler alıyor ancak bir türlü beklediği ilgiyi göremiyordu. Bir Sweat’n Tears’ın davulcusu Bobby Colomby’den bir teklif aldı. Bobby Colomby aynı zamanda Epic Records’un kurucusuydu ve Jaco’nun yarattığı sesin herkesçe duyulmasını istiyordu. Albüm çalışmalarına başlandı ve albümde Herbie Hancock ile R&B şarkıcıları Sam and Dave gibi ünlü sanatçılarda yer aldı. Bu albümde jaco sevdiği her konsept kullanılmış ve R&B, caz, latin ve senfonik öğelerle bezenmişti. Şarkılarda Jaco’nun çaldığı eşsiz bas partisyonları sayesinde albüm adeta bir devrim yarattı ve Jaco’nun bas gitardaki yeniliklerinin herkes tarafından bilinmesini sağladı.
“Bası hem solist hem de binanın temeli gibi düşündüm.. Viyolonsel kitapları ve nefesli enstrüman kitapları çalıştım.. Time çalışmaları yaptım. Her türlü müziği dinledim. Çaldım. Tüm radyolardan dinler ve bas ile şarkı melodilerini çalardım. Bakın bu çok çok önemli. Eğer siz her tür müziği dinlemez ve tek bir türde yoğunlaşırsanız aynı fanusta döner durursunuz, müziğiniz kompleks bir müzikten öteye geçmez ve ne siz bir şeyler alırsınız ne de kimseye bir şeyler verebilirsiniz.”
Weather Report dönemi
Jaco’nun ikinci büyük müzikal çıkışı ise bir Jazz Fusion grubu olan Weather Report ile oldu. Aynı zamanda yenilikçi tarzı bir devrim yaratan uzun partisyonlarıyla bir anda tüm dünyanın saygısını kazandı. Bazen funky bir tarzda çalarken james brown’vari hareketlerle sahneye bebek pudrası döküp sakinleşiyordu. Sololarında ise kahramanları jimi hendrix ve charlie parker’dan örnekler sunarak onları onurlandırıyordu. Grupla birlikteyken rock ve jazz arasında pek çok sağlam köprü kuruyordu. Jaco Weather Report ile beraber 8 tane albüm çıkardı ve her albümü onu dünya çapında bir fenomene dönüştürdü. Ancak bu zaman kadar hep kontrolü elinde tutmayı başarsada; artık sürekli olarak yaşadığı alkol sorunları ve agresif tutumları peşini bırakmamaya başladı. Grup bir turne esnasında Tokyo’da iken, Tokyo sokaklarında çığlık çığlığa ve çıplak bir şekilde, bir motorla hız yaparken görüldü. Üç gününü normal geçirdikten sonra uyanmış bir şekilde bir kafede dışarıya fırladı ve sokağın suyolu üzerinde yapmadığını bırakmadı. İtalya’da arkadaşlarını şakalarıyla delirtmeye çalışırken az daha balkondan düşüyordu, ki yine de kolunu kırdı. Tüm bunlara rağmen Weather Report üyeleri ona karşı her zaman anlayışlıydı. Lakin Jaco artık kendi grubunu kurmak istediğini onlara söyledi.
World Of Mounth dönemi
Jaco artık kendi grubunu kurmak için hazırlıklara başladı. Kendi başına sahne aldığı her klüp hayranları ve onu izleyip ibret almak isteyen müzisyenlerle dolup taşmaktaydı ancak Jaco kokaine iyice kendini kaptırıp kontrolü tamamen kaybetmek üzereydi. Yeni grubuyla çıktığı her konserde ya işleri tamamen berbat etmemek için kendini zorluyor ya da tamamen işleri berat edip sahneden ayrılıyordu. Aklındaki büyük kayıt projesi çok farklı bir big band stüdyo kaydıydı. Bas partilerini jaco çalmıştı ve geri kalan diğer müzisyenler teker teker jaco’nun çaldıklarını dinleyerek üzerine kendi partilerini çalmalıydılar. Tüm bunlara rağmen çok parlak günleride oluyordu. Jaco’nun 30’uncu yaşgününde bütün muhteşem müzisyen arkadaşlarını toplayıp bir eğlence düzenledi. Jaco yeteneğinin zirvesindeydi ve bu doğumgününde çalınan her şey mükemmel bir kayıt olarak sonuç verdi.
Karanlık yıllar
Jaco’nun kontrol edilemez tavırları yapımcıları çileden çıkarmaya başlamıştı. Zaten Jaco yapımcılardan hoşlanmayan biriydi çünkü müzik yapımcıları kendisine yalnızca bir para kaynağı gözüyle bakmaktaydı. Bu ve benzer nedenler yüzünden müzik endüstrisi bir anda onunla olan bağlarını kopardı. Böylece başlayan “karanlık yıllar”, jaco’nun new york sokaklarında uyuduğu, bira için dilendiği ve performansını sergilemek için ortalığı karıştırdığı bir zaman dilimiydi. Müzisyenler ve arkadaşları pek çok zaman jaco’yu ayağa kaldırmayı denediler. Ona uyuması için evlerini açtılar, yemek için para verdiler. Hatta bir defa bir enstitüde tedavi bile gördü. ancak hiçbir zaman içindeki burukluk geçmedi ve kendisini tam anlamıyla toparlayamadı.
Öldüğünde yalnızca 35 yaşında idi…
Jaco, florida’da bulunan daha önce de içkiliyken rezalet çıkardığı için atıldığı, sadece üyeleri kabul eden Midnight Bottles adlı bir caz kulübüne gitti. Kör kütük sarhoştu ve içeri alınmayınca kapıyı tekmelemeye başladı. Kapıdaki uzak doğulu korumadan feci bir dayak yedi. Polis olay yerine geldiğinde jaco’yu kendi kanından bir gölcüğün içinde buldu. Suratındaki tüm kemikleri kırılmış, kafatası çatlamış, tek gözü çıkmış bir durumdaydı. Bir süre komada kaldıktan sonra doktorlar durumunun iyiye gitmeye başladığını, ama vücudunun bir yanının felç olma ihtimali bulunduğunu söylediler. Yine de ayak parmağını kıpırdat, elimi tut gibi basit komutlara karşılık verebilen jaco umut vadetmekteydi. Doktorlar yakında kendine gelebileceğini söyleseler de, o gece beyninin sol kısmındaki damarlardan biri çatlayan jaco felç oldu ve tanıma ve anlama yetilerini yitirdi. Ertesi gün tüm beyin fonksiyonları durdu. Suni solunum aygıtından çıkarıldı, buna rağmen kalbi üç saat kadar atmaya devam etti. Jaco babasının kucağında, 35 yaşında öldü. Dünyanın en büyük basçısı alkol ve uyuşturucuya kurban verilen müzisyenler kervanına katıldı.
Bas Gitarın yeterli bir enstruman olduğunu kanıtladı
Elektrik bas gitar yani bugün bizim bildiğimiz bas gitarlar 70’li yıllarda pek adam yerine koyulan enstrumanlar değildi. Dönemin basçıları genellikle Upright Bass (Kontrbas) çalıyorları ve müzik çevrelerinde elektrik bas gitarın kontrbas kadar yeterli bir ifade derinliğine sahip olamayacağı düşünülüyordu. Müzik listelerindeki popülaritesine rağmen elektro bas caz müzisyenleri arasında hala kalitesiz ve rağbet görmeyen bir enstrümandı. Jazz’ın önde gelenleri arasında bir inanış vardı, bu inanış; elektro bastan gelen sanatsal anlamdaki ifadelerin, derece olarak upright bas’tan gelen sanatsal ifadelerin yarısı kadar olduğu ve asla o güzelliğe ulaşamayacağı yönündeydi. Elektronik bas bir blues sanatçısı gibi heyecan vermede, bir saksofoncu ya da trompetçi yetkisiyle melodi türetmede, bir piyanistin ya da gitarcının gurubu melodik ve armonik olarak taşımalarında onlar kadar yetenekli miydi? Yoksa tam tersi yalnızca destekleyici rolüyle sınırlı mıydı?
Jaco Pastorius; elektronik bas gitarı bir adım öteye taşıyan ve bu önemli müzisyenlerin elektrik bas gitara karşı tutumlarını değiştiren özel bir kişi olarak tarihteki yerini aldı. Bugün insanların bas gitaristlere saygı duymasının ve bas gitarın evrensel bir enstruman olmasının nedeni Jaco Pastorius’un o dönemde yapmayı başardığı müzikal yeniliklerdir. Jaco pastorius; yenilikçi ruhuyla, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi basçısıdır ve her zaman da öyle kalacaktır çünkü müzikal olarak ne yapması veya ne yapmaması gerektiğini çok çok iyi bilen ve daha sonra müziğin de ötesine geçen bir müzisyendir..
“Florida mükemmeldi. Çünkü orada müzikal önyargı yoktu. 7 yaşından beri Florida da yaşıyorum. Sert drum kayıtları, Kübalıların kayıtları, Miami’de iltica eden Kübalı grupların kulüp kayıtları, Beatles gibi grupların kayıtları. Bunların çoğunu radyodan bol bol dinledim. Bu yüzden Florida benim için bir müzik cenneti. Her tür müziği dinleme ve çalma cenneti. Müziğin ve harika melodilerin her taraftan bir akarsu gibi aktığı başka bir cennet nasıl düşünebilirsiniz? Örneklerle harika melodilerle insanin melodik yapısını arttıran bir cennetten insan nasıl yararlanmaz? Bu kadar melodinin, sert davul kayıtlarının, harika radyo istasyonlarının, mükemmel ve harika örnekler olan melodilerin, Latin groove’ların, Küba ya da Beatles gibi kayıtların, bestelerin iç içe uçuştuğu başka bir cennet var mıdır sizce? İşte ben 7 yaşından beri bunlarla büyüdüm ve tıka basa doldurdum içimi…”
Jaco Pastorius’un ne kadar müthiş bir müzisyen olduğunu kanıtlayan birkaç şarkısını şuraya bırakalım