Ölüm, hayatın doğal bir parçası olsa da hepimiz için yıkıcı, trajik, gizemli ve tuhaf bir olgu. Peki, daha önce ölmek üzere olan bir hastanın yanında bulundunuz mu? Cevabınız evet ise hastanın bazı sıra dışı davranışlar sergilediğini görmüş, anlamsız cümleler mırıldandığını duymuş olabilirsiniz. Evet, ölüme yaklaşmanın da hayli tuhaf ve gizemli bir süreç olduğu rahatlıkla söylenebilir. Peki, ama neden? Bazı uzmanlara göre ölüme yaklaşan insanların bu tuhaflıkları, bilinç kaybının veya zihin bulanıklığının eseri değil. Öyleyse insanlar ölmeden önce ne görüyor, ne hissediyor? Bu ilginç davranışların veya konuşmaların sebebi ne? Neyse ki uzun yıllardır bu ilginç konular üzerine çalışmalar yürüten bazı bilim insanları var. Detaylara birlikte bakalım.
Ölüm, yaşamın doğal bir parçası olsa da hepimiz için yıkıcı, trajik, gizemli ve tuhaf bir olgu
Bununla birlikte ölmek üzere olan bazı hastaların tuhaf davranışlar sergilediğini görmüş, en azından bu minvalde bazı hikayeler duymuşsunuzdur. Ölüm anı yaklaşan bir insanın dışarıdan bakıldığında tuhaf görünen hareketlerde bulunması veya anlamsız cümleler kurması çok da sıra dışı bir şey değil. Ancak bu, ölüme giden sürecin de ölüm olgusu kadar gizemli ve tuhaf olduğunu değiştirmiyor. Peki, bu “tuhaflıkların” ardında yatan sebep ne? Bilinç kaybı veya zihin bulanıklığı mı? Bazı uzmanlara göre bu soruların yanıtı hayır! Peki, ölümden önce ne hissediliyor, insanlar ölmeden önce ne görüyor? Bu sorulara yanıt ararken kardiyoloji ve nörobiyoloji alanlarında uzman bir doktor olan Christopher Kerr’in çalışmalarına yakından bakmak yardımcı olabilir.
Christopher Kerr, uzun yıllardır ölmek üzere olan insanların deneyimlerini anlamaya yönelik çalışmalar yürütüyor
Kerr’i böylesine ilginç bir araştırma alanına yönelten şey 1999 yılında yaşadığı bir olay. Olayın kahramanı ise o zaman 70 olan Mary isimli hasta. Mary, ölmeden önce hastanede yattığı sırada tuhaf davranışlar sergilemeye başlıyor. Örneğin sanki emekleyen bir bebeğe uzanır gibi yatağında doğruluyor ve Danny ismini sayıklayarak bir bebeğe sarılıp, öpüyor! Çocukları dahi annelerinin bu davranışına bir anlam vermiyor. Çünkü Danny adında bir tanıdıkları yok. Bu tuhaf olayın gizemi, ertesi gün Mary’nin kız kardeşi hastaneye geldiğinde çözülüyor. Kız kardeşi, Mary’nin Danny adında ölü doğan bir bebeğinin olduğunu, bu kaybın büyük acısı nedeniyle Mary’nin bir daha bu olaydan bahsetmediğini dile getiriyor. Yani Mary, ölmek üzereyken yıllar önce kaybettiği bebeğini görüyor!
Ölmek üzere olan insanların deneyimleri üzerine çalışan az sayıdaki uzmandan biri olan Kerr’e göre hastalar yıllar önce ölen anneleri, babaları, çocukları ve hayvanlarıyla konuşulabiliyor
Ölmek üzereyken yaşamındaki önemli anları tekrar yaşayan hastaların sayısı da az değil
Bazı hastalar ise ölmeden önceki son zamanlarında seyahat ettiklerini görüyor. Özellikle rüyalarında sevdikleri insanları, canlarını yakan anları ve vicdan azabı duydukları olayları gören hastalar da var.
Uzman isme göre ölmek üzere olan insanların yaşadığı bu deneyimler çoğu zaman ölümden haftalar öncesinde başlıyor
Christopher Kerr’in belirttiğine göre ölüm anı yaklaştıkça, geçmişteki kişilerle konuşma veya eski anıları yaşama sıklığı artıyor. Öte yandan bu tasavvurlar hastalar için son derece gerçek ve yoğun şekilde hissediliyor.
Kerr’e göre ölmeden önce yaşanan bu deneyimler, hastaların huzura kavuşmasını sağlıyor ve korkularını azaltıyor
Uzman isim konuyla ilgili olarak “Bu ilişkilerin anısı çok anlamlı ve rahatlatıcı bir şekilde geri geliyor, yaşadıkları hayatı kıymetli kılıyor ve ölüme dair korkuyu azaltıyor.” ifadelerini kullanıyor.
Ölüme yakın hastaların bu sıra dışı deneyimlerini halüsinasyon ya da bilinç bulanıklığı olarak tanımlayan uzmanlar da var
Bazı uzmanlar bu sıra dışı araştırma sahasında daha somut veriler elde etmek için daha çok çalışma yapılması gerektiğini dile getiriyor. Oysa Kerr’e göre deneyimlerin ne sebeple ortaya çıktığı önemli değil. Önemli olan ölmek üzere olan hastaların içerisinden geçtiği süreç ve bu deneyimlerin onlar üzerindeki etkileri.
Kaynak: 1