Yeni bir eve taşınıyor ya da mevcut yaşam alanınızı yenilemek istiyorsanız, dekorasyon süreci göz korkutucu olabilir. Renk seçimi sizi düşündüğünüzden daha fazla zorlayabilir, mobilya yerleşimi kafa karıştırabilir ve genel olarak evin atmosferi hakkında emin olamayabilirsiniz. Mesela, oturma odanız fazla mı kalabalık görünüyor? Boya rengi çok mu koyu geldi? Ortam size sıcak ve davetkar hissettirmiyor mu? İyi bir dekorasyon yalnızca görsel olarak çekici olmaz, aynı zamanda ruh haliniz üzerinde de olumlu etkiler yaratır. Ünlü iç mimar Scheherazade Lunn, “Dengeli bir alan yalnızca estetik açıdan değil, psikolojik olarak da bir fark yaratır. Tıpkı temiz bir evin huzur vermesi gibi, iyi tasarlanmış bir alan da sakinlik sağlar,” diyor. Bu nedenle dekorasyon işlerinde yaptığınız şeyler kadar yapmadığınız şeyler de oldukça önemlidir. İşte iç mimarların kendi evlerinde yapmadıkları şeyler…
1. Boya rengini en başta seçmek
İlginç bir şekilde duvarların rengini en başta seçmek iç mimarların kendi evlerinde yapmadıkları şeyler listemizin başında geliyor. İç mimar Natasha Habermann, insanların sıklıkla dekorasyona boya rengini seçerek başlamasının bir hata olduğunu belirtiyor. “Boya rengini en son seçmek daha doğru bir yaklaşımdır,” diyor. Boya rengi seçmeden önce mobilya, halı ve aksesuarlar gibi ana parçaları belirlemek işinizi çok kolaylaştıracaktır. Böylece, odanın genel havasına uygun bir boya tonu seçmek daha mümkün hale gelir. Aksi halde, mobilyalar ve boya rengi arasında sürekli bir uyum çabası içine girebilirsiniz.
2. Zamansız parçalar seçmek yerine trend ürünler satın almak
Scheherazade Lunn, dekorasyonda geçici trendlerin peşinden gitmek yerine zamansız parçalara yatırım yapmanın daha doğru olduğunu söylüyor. Trendler eğlenceli olabilir, ancak evin ana unsurlarını oluşturan büyük parçaların modası geçmeyen, klasik seçimler olması önemli. Dekoratif yastıklar ya da küçük aksesuarlar gibi trendleri daha küçük detaylara taşıyabilirsiniz. Ancak, dikkat çeken büyük mobilya parçaları zamansız olmalı.
İç mimar Ron Renner, bir odayı fazla eşya ile doldurmanın görsel açıdan yorucu olabileceğini belirtiyor. Hareket alanı daraldığında veya oda dağınık göründüğünde, bu aşırı doldurulmuş bir alanın göstergesidir. Ayrıca, çok fazla koyu renk ya da desen kullanmak da odayı boğucu hale getirebilir. Renk ve desen dengesini yakalamak, ferah bir görünüm için kritik bir unsur.
4. Mobilyanın işlevselliği yerine sadece görünüşüne odaklanmak
Yeni bir mobilya parçası seçerken yalnızca nasıl göründüğüne değil, aynı zamanda işlevselliğine de dikkat etmek gerekir. Margarita Bravo, mobilya seçerken rahatlık, dayanıklılık ve pratiklik gibi unsurların da göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Sadece şık görünen bir kanepe, uzun vadede beklentilerinizi karşılamayabilir.
5. Aydınlatmanın önemini göz ardı etmek
Raquel Renner, evinize karakter katmak için aydınlatmanın önemli olduğunu belirtiyor. Standart aydınlatma yerine daha yaratıcı ve sanatsal çözümler tercih edebilirsiniz. Örneğin, mutfakta klasik bir lamba yerine modern bir avize kullanarak mekânın havasını tamamen değiştirebilirsiniz.
6. Kendi zevkinizden uzaklaşmak
İç mimarların kendi evlerinde yapmadıkları şeyler arasında belki de en önemlisi bu! İç mimar Holly Hickey Moore, dekorasyonda başkalarının tercihlerini ya da internet trendlerini birebir kopyalamanın sıkça yapılan bir hata olduğunu söylüyor. Tasarımda belirli kurallar olduğunu düşünmek yerine, içgüdülerinize güvenerek kendinizi yansıtan bir alan yaratmalısınız. Eviniz, sizin rahat hissedebileceğiniz bir alan olmalıdır; bu yüzden başkalarının beğenisine göre değil, kendi zevkinize göre dekore etmekten çekinmeyin.
