Howard Phillips Lovecraft, birçok kişi tarafından modern korkunun babası olarak kabul ediliyor. Yarattığı Cthulhu mitosu, efsane yaratıkları ve evreni ile bugün bile adından bahsettiriyor. Ne yazık ki, çoğu yetenekli sanatçı gibi, Lovecraft’ın değeri de ancak ölümünden sonra anlaşıldı. Doğduğu şehirde öldüğünde hem fakir hem de acılar içindeydi. Yarattığı evren, sonradan birçok film, dizi, kitap ve bilgisayar oyununa ilham oldu. Bu yazımızda efsane yazarın hayatından, Cthulhu Mitosu’ndan ve bu evrenden bahsedeceğiz.
Howard Phillips Lovecraft’ın hayatı
Howard Phillips Lovecraft, 20 Ağustos 1890’da Rhode Island’da doğdu. Henüz üç yaşındayken babası Scott Lovecraft Chicago’daki bir otel odasında sinir krizi geçirdi ve Butler Hastanesi’ne kaldırıldı. Hastanede beş yıl kaldıktan sonra 19 Temmuz 1898’de öldü. O zamanlar Scott Lovecraft’ın felçten öldüğü düşünülüyordu, günümüzde ise üçüncü derece frengiden öldüğü neredeyse kesinleşmiştir.
Babasının ölümünden sonra Lovecraft annesi, iki teyzesi ve büyükbabası Whipple Van Buren Phillips tarafından büyütüldü. Küçük Lovecraft yaşına göre çok olgundu. Öyle ki iki yaşında şiirler okuyor, altı yaşında yazı yazıyordu. Özellikle Binbir Gece Masalları, Bulfinch Mitolojileri, İlyada ve Odyssey gibi klasiklerin çocuk versiyonları çok ilgisini çekiyordu. Garip şeylere olan ilgisi büyükbabasının anlattığı Gotik hikayelerle ortaya çıktı.
Lovecraft, bünyesi zayıf bir çocuktu. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak sıklıkla rahatsızlanırdı. Daha çocukken gördüğü rüyalar ve yaşadıkları Lovecraft’ın kafasını karıştırmıştı. Aynı zamanda hayal dünyası da oldukça güçlüydü.
Sekiz yaşına kadar Slater Avenue Okulu’na gitti ancak disiplinsizliği nedeniyle bir yıl sonra okuldan ayrıldı. Bu dönemde, kimya ve astronomiye büyük ilgi duyuyor ve doyumsuz bir şekilde okuyordu. 1899’da The Scientific Gazette’de yazmaya başladı. Dört yıl sonra Hope Street Lisesi’ne geri döndü. Eğitimini tamamlayamaması hayatının son dönemlerinde bile kendisi için bir hayal kırıklığı ve utanç kaynağı oldu.
Lovecraft, 1908’den 1913’e kadar annesi dışında kimseyle neredeyse hiç temas kurmadan şiir yazdı. 1917’de Mezar ve Dagon gibi daha çarpıcı hikayeler de kaleme aldı. Dagon, 1923’te Weird Tales dergisinde profesyonel olarak yayınlanan ilk eseriydi. Bu sırada, büyük bir mektuplaşma ağı oluşturmaya başladı ve mektup yazdığı kişiler arasında Barbar Conan serisinin yazarı Robert E. Howard, Robert Bloch ve Clark Ashton Smith de vardı.
1919’da, sinir bozukluğu ve depresyondan dolayı Lovecraft’ın annesi de tıpkı merhum kocası gibi Butler Hastanesi’ne yatırıldı ve öldü. Lovecraft teyzelerine yardımcı olmak için Providence’e döndü. Bu dönem kariyerindeki en etkili zamanlarıydı. Ne yazık ki 15 Mart 1937’de Province’de acılar içinde öldü.
Cthulhu Mitosu
“Cthulhu Efsanesi” Howard Phillips Lovecraft tarafından yaratılan bir evren. Peki bu evren nasıl oluştu? 1919 yılında Lovecraft korkunç bir kabus görür. 1920 yılında arkadaşı Rheinhart Kleiner’e yazdığı iki mektupta bu rüyadan bahseder. Rüyasında; Lovecraft yaptığı bir heykeli antik çağ müzesine satmaya çalışmaktadır. Ancak Küratör, onunla tartışır ve sadece antikaların sergilendiği bir yere yeni bir heykeli nasıl satmaya çalışabileceğini sorar. Bunun üzerine Lovecraft; “Neden bu şeyin yeni olduğunu söylüyorsun? İnsanların rüyaları, derin düşüncelere dalmış Sfenks’ten veya Babil bahçelerinden daha eskidir ve bu benim rüyalarımda şekillendi,” der.
Lovecraft’ın, Cthulhu’yu yaratırken birçok farklı edebiyat türünden ilham aldığı düşünülüyor. Özellikle Alfred Tennyson’ın 1830 tarihli “The Kraken” şiiri ve William-Scott Elliot’ın 1896 tarihli “The Story of Atlantis” adlı eseri, yazarı büyük ölçüde etkiledi.
1928 yılında “Weird Tales” isimli dergide ilk kez “Cthulhu’nun Çağrısı” adlı kısa öyküyü yayınladı. Öykü yalnızca yaratığı doğurmakla kalmadı, aynı zamanda Lovecraft’ın kurgusal evreni “Cthulhu Mitosu”nun de ilk adımını attı. Bu kısa öyküde; ahtapot, ejderha ve insan özelliklerine sahip bir yaratığın heykeline sahip olan büyük amcasının öyküsünü anlatır. Hikaye daha sonra Cthulhu’nun da bir parçası olduğu Büyük Yaşlılar’ın kökenlerinden ve onlara tapan tarikattan bahseder.
Tarikat, hikaye boyunca şu sözleri zikreder: Ph’nglui mglw’nafh Cthulhu R’lyeh wgah’nagl fhtagn (R’lyeh’deki evinde ölü Cthulhu rüya görmeyi bekliyor). Hikaye, Anlatıcı’nın kayıp şehir R’lyeh ile karşılaşan ve farkında olmadan yaratığı uyandıran denizcilerin yolculuğunu öğrenmesiyle sona erer. Cthulhu ilk olarak yürüyen bir dağa benzetilir ve denizciler milyonlarca yıl sonra, Yüce Cthulhu’nun yeniden serbest kaldığından bahseder.
Aslında, çok uzun bir zaman uykuda olan ve uyandığı zaman dünyayı kasıp kavuracak olan kozmik bir varlık fikri yeni değildir. Yine de HP Lovecraft bu temayı eserinde kullanır ve hikayeye çok daha fazla mitos ve tarih ekleyerek modern korku edebiyatına yön verir. Lovecraft öldükten sonra, özellikle yazar ve Arkham House Publishing’in kurucusu August Derleth başta olmak üzere, birçok kişi “Cthulhu Mitosu” mirasını sürdürmeye devam eder.
Efsanenin temeli
Cthulhu Mitosu, Amerikalı yazar Lovecraft tarafından 20. yüzyılın başlarında yaratılmış bir kurgusal evrendir. Bu evren, Lovecraft’ın öykülerinde yer alan yaratıklar, tanrılar ve mekanlar aracılığıyla karakterize edilir. Mitos korku edebiyatı ve fantastik kurgu türlerinde yer alan korkunç, gizemli ve kasvetli bir atmosfere sahiptir.
Cthulhu Mitosu genellikle hayali New England kasabalarında geçer. Uzaydan gelen ve bir zamanlar Dünya’yı yöneten eski, güçlü tanrılardan olan “Yüce Eskiler”e odaklanır. Bu varlıklar uzak geçmişte bir zamanda ölüm benzeri bir uykuya daldıkları için şu anda sessizdirler. Bu varlıkların en tanınmışı, şu anda Güneydoğu Pasifik Okyanusu’nda bir yerlerdeki batık R’lyeh şehrinde “ölü [ama] rüyada” yatan Cthulhu’dur. Bir gün, “yıldızlar doğru hizaya oturduğunda” R’lyeh şehri denizin altından yükselecek, Cthulhu uyanacak ve dünyayı kasıp kavuracaktır.
Evrenin en ünlü karakteri olsa da Cthulhu aslında tanrıların en güçlüsü ya da mitosun teolojik merkezi değildir. Bu pozisyonların sahibi Dış Tanrı isimli iblis tanrısı Azathoth’tur. Dış Tanrı kozmik merkezli sarayında hüküm sürer, akılsız olsa da her şeye gücü yeter. Azathoth’un elçisi Nyarlathotep, insanlara daha sık ve daha açık müdahale eder.
İlginizi çekebilir:
Her Satırında Tüylerinizin Ürpereceği En İyi 13 Korku Kitabı