Albert Einstein; hayal gücünün sınırlarını zorlayarak bilim dünyasına kattığı büyük yeniliklerle Nobel almış bir fizikçi, Sigmund Freud; döneminde oldukça bakir olan bir yola girerek insan ruhunu aydınlatan, psikanalizin kurucusu olarak karşımızda duruyorlar. 1930’ların başında; savaşın yıkımını, büyük felaketlerini görmüş bu iki isim harpten çıkmanın yollarını ve barışı üretmenin çarelerini aramaya koyuldular. Bu arayış neticesinde bize iki dâhinin mektuplaşmaları kaldı… İşte Einstein’ın Freud’a yazdığı mektuplardan ilham verici alıntılar!
Çok sevgili Bay Freud, Gerçeği bulma özlemi sizde başka bütün özlemleri nasıl bastırıyor, şaşılacak şey
Savaş ve yok etme güdülerinin insan ruhunda sevgi ve yaşama gücü ile nasıl iç içe girmiş olduğunu su götürmez bir açıklıkla ortaya koyuyorsunuz
Ama, inandırıcı açıklamalarınızdan bir de şu büyük amaca ulaşma özlemi çıkıyor ortaya: İnsanın iç ve dış bütün savaşlardan kurtulması
Bu büyük özlemde, çağlarının ve uluslarının üstüne çıkan, düşünce ve ahlâk alanında birer yol gösterici olarak saygı gören bütün büyük insanlar birleşir. İsa’dan Goethe’den Kant’a kadar hepsinde bu kurtuluş özlemi vardır
Her ne kadar insanlar arasındaki ilişkileri düzenleme istekleri pek gerçekleşmiş değilse de, yalnız bu türlü insanların bütün dünyaca birer önder sayılmış olmaları anlamlı bir gerçek değil mi
Şuna inanıyorum ki, çalışmalarıyla yol göstericilik yapan üstün insanlar – dar bir alanda da olsa – aynı ülküyü büyük ölçüde paylaşmaktadırlar. Ne var ki, politik gelişim üzerinde pek etkileri olmuyor
Ulusların kaderini çizen bu alan hemen hemen kaçınılmazcasına dizginsiz ve sorumsuz politika adamlarına bırakılmış görünüyor
Politik önderler ve yönetimler yerlerini ya zorbalığa, ya da yığınların oyuna borçludurlar. Ulusların düşünce ve ahlâkça yüksek bölüklerinin temsilcisi sayılamazlar
Ama seçkin aydınlar, bugün halkların tarihi üzerinde doğrudan doğruya hiç bir etkide bulunamıyor; oraya buraya dağılmış bulunmaları günün sorunlarının çözümlenmesine doğrudan doğruya katılmalarına engel oluyor
Yaptıkları ve yarattıklarıyla yetilerini ve iyi niyetlerini göstermiş olanların kendiliklerinden bir araya gelmesi, dünyaya bir değişiklik getiremez mi dersiniz
Üyeleri birbirleriyle sürekli düşünce alışverişi içinde bulunacak olan bu uluslararası birleşme, tutumlarını basında ortaya koyarak, imzalarının sorumluluğunu yüklenerek, politik sorunların çözümü üzerinde önemli ve uyarıcı bir etki sağlayabilir
Bilim akademilerinde de raslanan insan yaradılışının eksikliklerinden doğan sakıncalar burada da görülecektir şüphesiz. Ama, yine de öyle bir çabaya girişmek yerinde olmaz mı
Doğrusu ben, böyle bir işe girişmeyi büyük bir ödev sayıyorum. Böyle bir yüksek aydın topluluğu kurulunca, sistemli olarak dinsel kurumları da savaşa karşı harekete geçirmeye çalışmalıdır
İyi niyetleri bugün acı bir boyun eğme ile felce uğrayan bir kişiye içten destek olurdu. Düşünce ürünleriyle yüksek bir saygınlığa ulaşmış olan kişilerin kurduğu böylesi bir topluluk, Milletler Cemiyetinin güçleri için değerli bir dayanak olacaktır
Bu düşüncelerimi, dünyada herkesten çok size sunuyorum, çünkü, siz isteklere herkesten daha az kapılırsınız ve sizin yargınız ciddiliği en ağır basan bir sorumluluk duygusuna dayanmaktadır
Ben barış için mücadele etmek istiyorum. İnsan savaş hizmetini reddetmediği sürece hiçbir şeyin savaşları ortadan kaldırması mümkün olmayacaktır
İnsanın inandığı bir şey, örneğin barış uğruna ölmesi, inanmadığı, örneğin savaş gibi bir şey yüzünden acı çekmesinden daha iyi değil mi
Ders kitaplarımız savaşı yüceleştirmekte, dehşetlerini ise anlatmamaktadır. Bu yöntemlerle çocuklara nefret aşılanıyor
Ben onlara barışı öğretmek istiyorum, nefreti değil; sevgiyi öğretmek istiyorum, savaşı değil
İki ismin mektuplaşmaları ayrıca ‘’Niçin Savaş’’ adıyla kitaplaşmıştır
Kitabın tanıtım bülteninden: ‘’Bu iki değerli adanı, yazışmalarından beş yıl önce 1926 yılının sonunda Berlin’de tanışma fırsatı bulmuşlardı. Einstein’ın bu tanışmayla ilgili izlenimlerini bilmiyoruz, fakat Freud, dostlarına yazdığı mektuplarda, Einstein’dan sıklıkla söz eder. Onu kendinden emin ve sevimli bulur. Fakat der, «Ben fizikten ne kadar anlıyorsam o da psikolojiden o kadar anlıyor, yine de hoş bir sohbetti yaptığımız» Ayrıca Einstein’ı «Şanslı biri» olarak niteler, çünkü Einstein, fizik matematik gibi bir branşı seçmiştir ve önünde onun yolunu daha önceden aydınlatmış olan Newton gibi bir örnek vardır. Oysa kendisi, psikanaliz gibi bir metoda öncülük ederek, daha evvel kimsenin bilmediği bir yolun tüm sıkıntılarını üstlenmiştir. Onun içindir ki der Freud, «Benim yolumun dar ve ilerlenmesi zor olmasına şaşmamak gerek». Edebiyat tarihçileri, Freud’un bu ifadelerini, bir nevi kıskançlık şeklinde yorumlarlar. Freud, arkadaşına yazdığı bir mektupta, 1921 yılında Nobel ödülü alan Einstein’a gönderme yaparak, «Barış üstüne Einstein’la yaptığımız yazışmaların bana Nobel ödülü kazandıracağını sanmıyorum doğrusu» der.’’