Çocuklarımız; gözbebeğimiz, geleceğimizin teminatı çocuklarımız… “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” demek gelse de içimizden; savaşların, açlığın, yoksulluğun yaşandığı bir dünyada çok da neşe dolmuyor yüreklerimiz. Çocukların silahların gölgesinde büyümediği, tacize uğramadığı, sokaklarda aç yaşamadığı bir dünya bütün hayalimiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukları bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımaktaydı. Bu amacı yüreklerimizde yaşatacağımız ve gerçekleştirebileceğimiz günlerin umuduyla “Bayramınız Kutlu Olsun Çocuklar”…
1. Çocuk Kalbimdeki Kuş
Her kuşun bir adı var
Ve iki kanadı var
Çocuk kalbimdeki kuş
Kuş demek uçmak demek
İstiyorsan seninle
Adımı paylaşırım
Çocuk kalbimdeki kuş
Binlerce kuş taşırım
Uçmak mavi bir türkü
Kanadında gözüm var
Çocuk kalbimdeki kuş
Benim de gökyüzüm var
Yıldızımdan uzuyor
Gök ağacın dalları
Çocuk kalbimdeki kuş
Büyüle masalları
Kuşumla aramızda
Aşk ırmağı akıyor
Çocuk kalbimdeki kuş
Beyaz gül bırakıyor
Yolların bittiği gün
Anneme bir şiir sun
Çocuk kalbimdeki kuş
Benim çocukluğumsun
Mustafa Ruhi Şirin
2. Ağlayan Çocuklar
Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz.
Ne vakit karanlık kaplasa yeri,
Başlar çocukların büyük kederi;
Bakınır, korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?
Gittikçe kesilir derken sedalar,
Gece; bir siyah el gözümü bağlar
Duyarım, içime sığınmış, ağlar,
Bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz…
Necip Fazıl Kısakürek
3. Çocuk ve Hüzün
Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden
Her akşamüstü oyuncakçı
camekanından
çocuk ellerinin
izlerini
siler
Sunay Akın
4. Çocuk ve Ağaç
Çocuk, çok sevdi ağacı…
Verirdi ona, her kış
Çiçekleri olaydı!
Ağaç, çok sevdi çoçuğu…
Öperdi altın saçlarından
Dudakları olaydı!
Ve ona öptürmek için,
Eğilirdi yerlere kadar;
Yanakları olaydı!
Dökerdi önüne hepsini
Gümüşten, altından, sedeften
Oyuncakları olaydı!
Ve çoçuk gittikten sonra,
Böyle kalır mıydı ağaç?
Ne olurdu onun da
Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!
Arif Nihat Asya
5. Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk
Ne zaman yüzüne baksam
yalnızlığın o mutlu gerilimi
O öksüz göl hızla derinleşir
biliyorum, acılarım hiç bitmeyecek, bu öyle bir
yeşil
Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum
ikimizi de aşar, o kapının ardındaki masal
bense yüreğimin bu hallerinden korkar, kalırım
bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi
geçip giden yüzlerine bakar kalırım
Ömrün kısalığı çarpar camlara
ateş hızla yayılır içerilere
Akşam olur, evler dolar boşalır
acıyla erir, yüzüne aşık çocuk
Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum
İkimizi de aşar, o kapının ardındaki masal…
Cezmi Ersöz
6. Orda Bir Çocuk Burda Ben
Bir ana gülümserken yorgun ve güzel
Yüreği müjdelerle tüy gibi hafiflerken,
Orda, bir çocuk doğar sımsıcak dünyamıza
Burda ben…
Dal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse
Toprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan
Orda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan,
Burda ben…
Koştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı,
Düşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var.
Orda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar,
Burda ben…
Ne oyun oynamak ister, ne uyku ne su,
Ne elişi resimleri gönlünü alır.
Orda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır,
Burda ben…
Dokunsam, martı gibi uçup gidecek sanki,
Solgun yüzlü bir avuç kar.
Orda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar,
Burda ben…
Birden bire uyanır bir ana uykusundan,
Sapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz.
Orda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz,
Burda ben…
Yavuz Bülent Bakiler
7. Kayıp Çocuk
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda her şeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
İlk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?…
Can Yücel
8. Kentler Kayboluyor Çocuklar
kentler daralıyor yollar daralıyor
kaldırımlar daralıyor daralıyor bahçeler bile,
daralıyor masallara sığmayan evrenimiz
yüreklerimiz daralıyor gün geçtikçe
oynayacak yer bırakın bize
önce cadde kenarları sonra kaldırımlar
bahçeli apartmanların bahçeleri
size ayrıldı sizin otomobillerinizle doldu
okulumuzun önü düşlerimizin içi
oynayacak yer bırakın bize
caddelere şimşek gibi fırlıyorsak
haşarılıktan değil yaramazlıktan değil
bizim olması gereken yerler bize yasak
büyükler söz anlamaz büyükler bencil
oynayacak yer bırakın bize
hey babalar abiler amcalar yöneticiler
bir makina yığınına kurban etmeyin bizi
aklınıza gelsin boş arsalarda oynadığınız günler
ama şimdi boş arsalar bile otomobil sergileri
oynayacak yer bırakın bize
Eray Canberk
9. Anlamak
Bazen anlıyorum
Bazen anlamıyorum
Annemi
Babamı
Ninemi
Annem şöyle der
Göstererek beni
–Cin gibi maşallah
Cin ne demek
Gibi ne demek
Babam diyor ki
Bana bakarak
–Altını üstüne getirmiş
Evin
Hiç yapabilir miyim,
Dediklerini
Ninemse der bana
–Topaç gibi
Bir dedem
Açık insan
Pek de zeki
Dilinden bal akar
Attaya gidelim der
Göz kırpar
Okşar
Sever
Bir de gıdıklar
Dedemi çok anlıyorum
Cahit Zarifoğlu
10. Anne Ben Korkuyorum
yağmur yağıyor üşüyorum
anne ben korkuyorum
gece karanlık
yağmuru getiren melekleri göremiyorum
anne ben korkuyorum
bir saat sesi
bir gece sessizliği
karıncalara ninni söylermiş Süleyman
Süleyman’ı duyamıyorum
kapılar gıcırdıyor
anne ben korkuyorum
dev karanlıklar emer kanımı
içimin kırık aynasıdır yalnızlık
kalmadı kalbinde aşk ve ışık
böyle diyor babam
anne ben korkuyorum
rüzgârı bilmeyen saçlarıma
güneşe doymayan düşlerime
yetmiyor bir güneş
istiyorum bir güneş daha yaratsın Allah
anne ben korkuyorum
Faruk Uysal
11. Dünyanın Bütün Çocuklarına Karşı Yazılmıştır
Hepiniz el ele bir halka yapsanız
Rüyadan ve şarkıdan bir halka
Ve almasanız kimseyi ortanıza
Benden başka
Masallar gibi silinse etrafımız
Şehzadeniz olsam sizin
Biz mektebi ve dersi ebediyen terk ettik
Ne olurmuş anneler vermezse izin
Seyretsem yüzünüzü birer birer
Ve birer birer seyretseniz beni
Garip saadetler duysak
Bayramlıklar kadar yeni
Nasip değil sadece gökler midir?
Üstümüzden ninniler gibi geçen
Yavaşça görünürken karşı dağlar
Oyuncaklar mı hatırlarız devlerden
Gülsek küçük fidanlara sebepsiz
Mesela uçan kuşlar bir tuhaf gelse bize
Ve gölgesinde altın karanlıkların
Deliler gibi âşık olsak kendimize
Hani geçen sene kopan uçurtmamız
Kim bilir şimdi nereye gitti?
Uykular ve güller arkasından
Oyunlar ki Allah’ın selâmeti
Siz dünyanın bütün çocukları geliniz
Rüyadan ve şarkıdan bir halka
Ne olur almayınız kimseyi
Ortanıza benden başka
Fazıl Hüsnü Dağlarca
12. Çocukluk
Affan Dede’ye para saydım
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Cahit Sıtkı Tarancı
13. Çocuğum
Benim küçük eşkıyam, yavru ceylan
Bu zayıf kolların, bacakların
Gün geçtikçe büyür, kuvvetlenir
Dalları gibi ağaçların
Öyle bir fırla ki sokaklara
Gölgen yetişemesin
Duvar diplerine seril uyu
Vücudun güneşlensin
Çiçekleri kokla
Rüzgârı çek ciğerlerine
İşlesin körük gibi
Aydınlık pencereler yanarsa
Öyle ışıl ışıl yansın gözlerin
Rüzgâr gibi, yelken gibi ol
Şehri inletsin türkülerin
Bak dünyamız da güzel, ay ışığı da
Geceler de gündüzler de güzel
Gel hep beraber büyüyelim
Ağacığım gel
Benim küçük eşkıyam, yavru ceylan!
Bu zayıf kolların, bacakların
Bir gün gelir büyür, kuvvetlenir
Dalları gibi ağaçların
Cahit Külebi
14. Masallarla
Benim de bir annem olsa, annemin
Beşiğini seve seve sallardım;
Gülse güller açılırdı içimde
Ve ağlasa inci inci ağlardım.
Işılda ey mavi saray ışılda:
Pırıl pırıl şehnişinler, kapılar…
Senin kırk gün, kırk gecelik düğünün,
Benim kırk gün, kırk gecelik yasım var.
Sesler gelir sarnıçların dibinden:
Çıkayım mı, çıkayım mı? Çık da gör!
Bir yıkılmış, bir yıkılmış yerdeyiz…
Daha neler yıkacaksın yık da gör!
Çağlar yüksük dolusuymuş ve hayat
İki iğne bir çuvaldız boyu yol…
Söyle anne: Neye yarar niçindir
Demir çarık, demir âsâ, demir kol?
Oğlun oldum ey anneler annesi…
Türküce de masalca da bilirim
Şehnişinden sarkıtırsan saçını
Saçlarına tırmanarak gelirim.
Arif Nihat Asya
15. Güneş Daldan Dala Haylaz Çocuk
Hangi tanıdık rüzgârla gelir
Bu yeni doğmuş çocuk kokusu
İçimizde doludizgin kısraklar
Uzaktan uzağa çağıldayan su
Gökyüzü diri çiçekler açar
Öper penceremi dal uçlarında
Güneş daldan dala haylaz çocuk
Binlerce yıldız avuçlarında
Beşir Ayvazoğlu
16. Baldırı Çıplak İki Çocuk…
Bu sabah ararken evimin kapısını
Mutluydum…
Bir kuş sütü yoktu soframda.
Yürürken mutluydum,
Şehrin soğuk kaldırımlarında…
Sonra sizleri gördüm
Kocaman çöplerin içinde…
Dört beş yaşlarında,
Baldırı çıplak iki çocuktunuz…
Utandım,
Bütün utanmazlar adına.
Üşümüyor muydunuz?
Aç değil miydi karınlarınız?
Eve dönerken ağlıyordum…
Oysa siz gülüyordunuz soğuğa bile.
Ne çok isterdi yüreğim,
Güldürebilmeyi o kirli yüzlerinizi
Öyle çok isterdi ki ellerim,
Sizlere sıcacık yuvalar kurmayı…
Unutamam sizleri
Dört beş yaşlarında,
Baldırı çıplak iki çocuktunuz…
Aysema Arslan
17. Kapıları Çalan Benim
Kapıları çalan benim,
Kapıları birer birer
Gözünüze görünemem,
Göze görünmez ölüler.
Hiroşima ‘da öleli,
Oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım.
Büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
Gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
Külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
Hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
Kaât gibi yanan çocuk.
Kapıları Çalan Benim
Çalıyorum kapınızı,
Teyze, amca bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
Şeker de yiyebilsinler.
Nazım Hikmet Ran
18. Uykuda Çocuklar
Çocukları yatırdın mı, dedi adam.
Çoktaaaaann, dedi kadın.
Kim bilir nasıl bir düş görüyorlardır şimdi.
dedi erkek.
Kim bilir, dedi kadın. Git kulaklarına fısılda
istersen.
Ferit Edgü
19. Habersiz
Çocuk uykusunda gülüyor
Yılların acı çığlığından habersiz
Elleriyle oynuyor karanlıklar
Sessiz sessiz.
Ah bebem
Rüzgâr saçlı bebem
Bilsen insanların hâlini bir
Bu kara yalnızlıkta körelen
Işık benimdir.
Bu uzayıp giden yolda
Ağlayıp ağlayıp da
Aklımı sokmuşum girdabına
Yaşamanın.
Çocuk uykusunda gülüyor
Yılların acı çığlığından habersiz
Elleriyle oynuyor karanlıklar
Sessiz sessiz.
Alaeddin Özdenören
20. Kargalar Sakın Anneme Söylemeyin
Kargalar, sakın anneme söylemeyin!
Bugün toplar atılırken evden kaçıp
Harbiye Nezaretine gideceğim.
Söylemezseniz size macun alırım,
Simit alırım, horoz şekeri alırım;
Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar,
Bütün zıpzıplarımı size veririm.
Kargalar, ne olur anneme söylemeyin!
Orhan Veli