Çemberimde Gül Oya, 2004 Mayıs’ında ilk kez ekranlarda gördüğümüz ama tekrarlarını diziden sonraki beş yaz boyunca izlediğimiz bir Çağan Irmak klasiğiydi. 80 öncesi Türkiyesi’ni yaşamdan kesitlerle bu mükemmel dizide izledik hepimiz. Ve üzerinden uzun yıllar geçse de, o buruk tadı hala aklımızda. Canan’ıyla, Madam’ıyla, Suna ablasıyla, Ercan’ıyla, ve tabii ki Yurdanur’u, Mehmet’iyle… Bütün oyuncularıyla gözlerimizi doldurur hatırlanan her sahnesi. Çünkü içindeki her duygu saf, her duygu çok gerçektir.
Biz de “Yıllar geçse de üstünden, bu kalp seni unutur mu?” dedik ve diziden bazı replikleri sıraladık. Aklımızda kalan bu replikleri okurken, dizinin içindeki “biz”i yakalayacak; tıpkı ilk izlediğiniz an gibi; umutlar, hayaller, yiten hayatlar, dün ve bugün üzerine yeniden düşüneceksiniz.
1. “Hani böyle karanlık bir gecede bir yokuş inerken bir köşeyi dönersin, deniz çıkar ya karşına…”
“…Sonra o denizde bir gemi belirir. Şıkır şıkır ışıklarla gelip geçer. Sen sevinirsin, hiç nedensiz. Seni tanıdığımdan beri hep bir gemi geçiyor içimden.”
2. “Bir adaya üç şey getirebilseydin ne getirirdin?”
“Yurdanur : Bir adaya üç şey getirebilseydin ne getirirdin?
Mehmet : Seni, seni ve yine seni.
Yurdanur: Yiyecek içecek almaz mısın?
Mehmet : E sen geliyorsun ya. Getirirsin artık üç beş şey.”
3. “Söz dinletemediğin yaramaz bir çocuk gibiydi sevda.”
“Sonra onu gördüm. Mehmet’i… Ne olursa olsun bir umuttu benim için. Mehmet onca kalabalığın içinde tek bir insan kalmıştı sanki yeryüzünde. Ne tuhaf… Sanki içinde başka biri varmış gibi… Söz dinletemediğin yaramaz bir çocuk gibiydi sevda.”
4. “Ne çok özlem, ne çok hüzün, ne çok sevinç birikmiş meğer…”
“…
Ama hepsi aynı kapıya çıkıyor sonunda.
İnsan dediğin sevdiğini yanında istiyor işte.
Sevdiği herkesi…
Mesele bu.”
5. “Bir deniz koca bir şehri bile ortasından ikiye bölüyor.
İnsan nasıl tam olsun ki?”
“Bazılarımızın hayatı böyle işte; darmadağınık, yarım yamalak.
Öyle bir şehirde yaşıyoruz ki, bak ne ordayız ne orda…
Bir deniz koca bir şehri bile ortasından ikiye bölüyor.
İnsan nasıl tam olsun ki?”
6. “Ben ellerimi ve otuz senelik hatıralarımı getirdim sana.”
7. “Senin anladığın ne demokrasiden? Herkesin sadece senin gibi düşünmesi mi?”
– Biz kazıyacaktık sizin kökünüzü ama böyle daha iyi oldu. Sizin demokrasiden anladığınız bu işte; ortalığı karıştırmak!
– Senin anladığın ne demokrasiden? Herkesin sadece senin gibi düşünmesi mi? Farklı düşünenler çıkınca onları şiddetle yıldırmak mı? Öyle de olmayınca tutup darbe yapmak mı? Bu mu anladığın demokrasiden!”
8. “Bana insanları nasıl yaşatacağını, nasıl mutlu, özgür ve eşit yaşatacağını anlat.”
9. “Biliyorum aklımızda insanların hep belli fotoğrafları kalır…”
“…Ama Canan’ın pavyondaki hali sadece bir maskeydi. Onun da makyajını sildiği zamanlar oldu, gerçek olduğu zamanlar.. Senin aklında kalan fotoğrafın o maskelilerden biri değil de bu olmasını dilerdim.”
10. “İki seçeneğin var; ya onlar gibi yaşlanırsın ya da hapse girersin. Aslında seçenek tek; ikisi de hapsolmak.”
“Gençsin, en verimli, en heyecanlı, en taşkın, en duygulu çağındasın. Dünyayı değiştirecek o coşkun gücü hissediyorsun içinde. Karşındaki kırkını çoktan aşmış, çoktan teslim olmuş. Ölgün suratlar bir an önce yaşlansın diye gözünün içine bakıyorlar. İki seçeneğin var; ya onlar gibi yaşlanırsın ya da hapse girersin. Aslında seçenek tek; ikisi de hapsolmak..”
11. “Mehmet, sen de ölümü mü düşünüyorsun?”
-Hayır Yurdanur.. Daha doğrusu düşünmemeye çalışıyorum. Daha güzel şeyler düşünüyorum. Sen, ben, bebeğimiz gibi.. Mesela biraz önce düşümde parka gittik…
12. “Aynı cümle içinde aşk ve mantık bir arada kullanılmaz.”
“…Kimse Kerem ile Aslı’nın aşkında mantık aramaz, Ferhat ile Şirin’inkinde, Külkedisi ile prensinkinde.. Bazıları ille de mantık diyebilir. O zaman aşktan vazgeçmek gerekir. Çünkü aşk, bedeni ve ruhu özgür bırakır. O kadar özgür bırakır ki, yer çekimine karşı koyabilir, yerden yükselebilirsin. Tek lokma yemeden karnını doyurabilirsin. Bir insanın gözüne bakıp içine yolculuk edebilirsin. Bana bunların tekinin mantıkla herhangi bir ilgisini söyleyebilir misin?”
13. “Toyduk o vakitler Sultan, içimin tezliğine yenilirdi hünerim.”
“Bak Sultan bildin mi bunu? Gençken de yapardım köyde sana. Hep bir tarafı eksik olurdu. Kafayı düzgün çıkartsam kanatlar eğri dururdu, kanatları iyi oturtsam gaga biçimsiz kalırdı. Nerden başlarsam başladığım yer iyi olurdu da sonrasını aceleden midir nedir beceremezdim.. Toyduk o vakitler Sultan, içimin tezliğine yenilirdi hünerim. Ama bak, şimdi herbir tarafı tam. Ee hamdım, piştim, oldum.. Olduk artık Sultan. Tam olmuşken sakın çekip gitmeyesin bir yere…”
14. “Derler ki güneşin doğuşu, şehrin uyanışı güzel olur. Bunlar yalanmış biliyor musun? Senin uyanman, gözlerini açman her şeye bedel Zarifem.”
15. “Eğer birine aşıksan, sanki bedenin gelecek olan bir felaketi önceden hissediyor.”
“Eğer aşıksan, birine aşıksan. Hay Allah, kelimeyi bulamıyorum bir türlü, ama tuhaf bir altıncı his duygusu. Evet, altıncı his. Bunu kazanıyorsun zamanla. Sanki bedenin gelecek olan bir felaketi önceden hissediyor. Tuhaf, ama gerçek.”
16. “Hikayeler bitmez, biz hikayelerin sonu olduğuna inandığımız için sonlar vardır.”
“…Oysa gerçek hayatta hikayeler devam eder, bin bir başka biçimde.
Zaman geçti, günler geçti Zarife iyileşmedi ama yaşamayı öğrendi yeniden. Biliyorum daha da iyi olacaktı, unutmayı öğrenmese bile katlanmayı öğrenecekti. Başka çare yoktu çünkü…
Çünkü hayat devam ediyordu.
Henüz okumadığın rafta duran bir kitap gibi.
Ve bir gün bir de baktın bahar geldi.”
17. “Gözün gördüğü şey nasıl kaybolur?”
“Sihirli sözcükleri söylemek çok kolaydı, oysa geri getirecek sözcükleri herkes unutmuştu.
Göz altında kaybolmak hem de ‘göz altında’.
Edebiyat fakültesi mezunuyum ama bunun anlamını bilemiyorum.
Gözün gördüğü şey nasıl kaybolur. Türkçenin azizliği mi bu?”
18. “Ya içindesindir çemberin ya da dışında.”
“Yurdanur: Biz aynı dünyaya inanıyoruz Mehmet. İdeallerimizi kavgasız gürültüsüz yaşamayı başardık öyle değil mi?
Mehmet: Haklısın, seninle evlendiğimde ön saflarda olmamayı kabullenmiştim. Ama kendimi korumak pahasına etrafımdaki dünyayı göz ardı edemem. Yurdanur, anla beni. Ya içindesindir çemberin ya da dışında. Üstünde dolaşmak diye bir şey yok ne yazık ki. Her şeyi göze alıp rengini seçmek zorundasın.”
19. “Kış iyice geliyor artık. Biraz sonra Suna abla gelecek ve bana soba yakmayı öğretecek. Bakalım Mehmet’e kışın aşık olmak nasıl bir şeymiş…”
Bonus:
“Yaşamanın zor, insanları tanımanın kolay olduğu zamanlardı. Şimdi yaşamak kolay, insanları tanımak zor.”
Çağan Irmak
Gözler dolmasın mı şimdi?