Kafamız acayip karışık, aklımız avare ve oksijene avane biçimde bulutlarda geziniyor. 12 Eylül’de en azından ne yaparsanız vurulursunuz biliyordunuz, şu an içimiz güvenlikle, dışımız paranoyayla çalkanıyor. Kafamız çok çalkantılı. Çünkü biz ailelerimizden böyle görmedik. Yapma çocuğum dediler, 1 Mayıs’ı unuttuk. Etme eyleme dediler, işçi yürüyüşlerinden, mitinglerden ve her türlü aktif siyasetten kaçak büyüdük. Uzak değil, hayatta kalalım diye kaçak.
Çünkü onlar korkarak büyüdüler, korkudan döndüler ve reflekslerini yitirdiler. Bir şeylere cevap verilemezdi, bir şeylere ses çıkartılamazdı ve hainden daima korkulurdu. Ama gün geldi, devran döndü ve biz, 12 Eylül korkmuşu ailelerimizin temiz apartman çocukları olan biz, Sokağa çıktık. Sokak artık bizim için bir kelime değil, özel bir isim oldu. İlk harfini daima büyük yazdık. Biz, 31-32 ve 33 Mayıs’tan korkmadık, onu yaşadık ve kendimizi baştan icat ettik. Gezi, bizim hayatı fark etmemizi sağladı. Bizim çocuklarımız, onlar gibi olmayacak. Bizim çocuklarımız yaşamayı bizden değil, hayattan öğrenecekler.
Bizim çocuklarımız yaşamayı Sokaktan öğrenecekler.
Çünkü bizimki sağ-sol çatışması değildi
Bizimki, bir başkaldırıydı. Bastırılmış, kitlesel bir panik atağa tepki veriyorduk. Az bıyıklı bir çehreye, çizgiyi çekiyorduk. 12 Eylül’de olduğu gibi, ne olduğundan haberimiz yok değildi. Düşmanı biliyorduk.
Çünkü bizim mesele hakikaten 3-5 ağaçtı
Fazla bir şey istemedik, harbiden derdimiz ağaçtı. Onlar fazla üstümüze geldi. Arkasında bir darbe planı, bilim kurgusal ve üçgensel vaziyetler yoktu. O kadar kafa çalıştırmamıştık.
Çünkü biz birbirimizden kaçmadık, birbirimize yaslandık
Kimsenin derdi kimseyle değildi, korkuyorduk ama hep beraberdik. Birbirimize silah dayayıp kaçmıyorduk. En fazla gofret atmışızdır.
Çünkü bizim failimiz meçhul değildi
Bizim failimiz de katilimiz de belliydi, iyi ve kötü netti. Kaybolan yoktu, katil tüm cinayetleri bu sefer insan içinde işledi.
Çünkü biz Gezi’den kaçmadık, olayın kendisi olduk
Vicdanımızın peşindeydik biz. Sağ, sol, herhangi bir fraksiyon veya bir ideoloji umrumuzda değildi. Hani derler ya, çok sevdik be ağbi!
Çünkü biz sanattan korkmuyorduk, onu kullanıyorduk
Her şey, ailelerimizin korktuğu gibi kapalı dosyalar altında değil, koskoca Sokakta yaşandı. Ve herkes, her şeyini nasıl söylüyorsa öyle söyledi. Herkes Gezi’den beslendi. 12 Eylül ailelerimize akıl tutulması yaşatmış olabilir, ama biz bir tecrübe yaşadık ve bu tecrübeyle duygu yaşımız büyüdü.
Çünkü biz onlar gibi korkmadık, acayip dalgasını bile geçtik ne diyorsunuz!
Böyle bir zeka patlaması yoktu, insanımız bir anda trambolinle yüksek IQ’ya çıkıp geri indi.
Ve en klasik olanı, Ben, sen o biz yoktu. Biz vardı, onlar vardı.
Bir şey yazmaya lüzum var mı? Biz böyle bir ortam yaşadık. Çoluğa çocuğa karışınca, 12 Eylül nesli gibi olmayacağız, çocuğumuza Talcid’i kaç derecelik açıdan sıkması gerektiğine kadar tüm informasyonumuz artık genetik olarak beynimizde!